Türkiye’de çağdaş yarışçılığın temelini oluşturması bakımından büyük önem taşıyan programlı at yarışlarının 160. yılı kutlaması sebebiyle İzmir’de bulunan Şirinyer Hipodromu’nda 23 Eylül tarihinde özel etkinlik gerçekleştirecek. Etkinlik kapsamında, yarışçılığa katkı saylayan Evliyazade, Sponza, Giraud gibi İzmirli ailelerin ve İzmirli jokeylerin de yer aldığı geçmişten günümüze İzmir yarışlarının anlatıldığı bir fotoğraf sergisi yer alacak. Nebil Özgentürk tarafından hazırlanan “Osmanlı’dan Cumhuriyete At Sevdası” belgeselinden özel kesitlerin de gösterileceği kutlama, 160. yıl pastasının kesilmesiyle son bulacak.
YARIŞLARIN DOĞUM YERİ İZMİR
At yarışlarının 19. yüzyıla uzanan öyküsü ilk kez yabancıların kalabalık olduğu Buca, Bornova gibi yerleşim yerlerinde başlamış, şu an programlı yarışlar olarak tabir edilen koşular ise ilk kez 23 Eylül 1856 tarihinde İzmir’de gerçekleştirilmişti. İlk at yarışlarının yapılmaya başlandığı yıllarda İzmir’de; Paterson, Rees, Alyotti, Whitthall gibi ünlü Levanten ailelerinin girişimleri ve Sait Akson ile Refik Evliyazade’nin kurucu önderliğinde bir at yarışı kulübü oluşturuldu. İzmir Yarış Kulübü Symrna Races Club (SRC) isimli bu sivil toplum örgütü, Türkiye’de çağdaş yarış ve yetiştiriciliğin oluşumunda önemli bir yere sahip olmasının yanı sıra ülkemizde at yarışlarını ilk kez düzenleyen kulüp olma özelliğine de sahipti. Yarış yönetmeliği, kurucu üyeler tarafından 1750 yılından itibaren İngiltere’de tek yarış otoritesi olarak kabul edilen The Jockey Club’dan örneklenerek oluşturulan SRC, kısa sürede İzmir halkının yoğun ilgisiyle karşılaştı. Amatör bir istekle başlayan girişim, ilerleyen yıllarda adeta bir festival havasına dönüştü. Önemli konukların gelişinde program dışı olarak da yarışların düzenlenmesi, bu etkinliklerin gördüğü ilgiyi kanıtladı. 20. yüzyıl başında en parlak dönemini yaşayan koşularda, İzmir yarışları da yılda bir kez Paskalya günleri düzenlendi. Yarışlar 1. Dünya Savaşı ile birlikte sona ermek durumunda kaldı. İzmir yarışları; çağdaş yarış kural ve kurumlarını, İngiliz atı diye isimlendirilen Thoroughbred’i, hipodromu, yarış ve yetiştiricilikle ilgili daha birçok olguyu Türkiye’ye tanıttı. Sürekliliğiyle ise İzmir ve çevre illerde bir çağdaş yarış kültürü oluşturdu.
(İHA)