İstanbul Kartal Belediyesi, Türk Ocakları İstanbul Şubesi ve İstanbul Üniversitesi işbirliği ile Kartal Hasan Ali Yücel Kültür Merkezi’nde “Günümüz İslam Dünyasındaki Meseleler ve Çözüm Yolları” başlıklı sempozyuma ev sahipliği yaptı. Sempozyuma CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanı sıra Kartal Belediye Başkanı Op. Dr. Altınok Öz, CHP milletvekilleri Ömer Fethi Gürer, Oğuz Kaan Salıcı, Barış Yarkadaş, CHP Meclis üyeleri Kadir Gökmen Öğüt, Doç. Dr. Hüsnü Süslü, CHP İstanbul İl Başkanı Cemal Canpolat, Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar, CHP Kartal İlçe Başkanı Erdal Kıskanç, Kartal Belediye Başkan Yardımcıları, Kartal Belediyesi Meclis üyeleri, Türk Ocakları İstanbul Şube Başkanı Dr. Cezmi Bayram, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mürteza Bedir ve çok sayıda Kartallı katıldı.
Sempozyumun açılış konuşmasını yapan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Nedir meseleler? Neden kan akıyor İslam dünyasında? Neyin bedeli için, hangi gerekçelerle akıyor? Aklımızı kullanacağız ve bu sorunları tartışacağız, çözüm üreteceğiz. Çözüm üretirsek zaten sorunlarımızı aşabiliriz. Ama çözümsüzlüğün çözüm olmadığını, çözümsüzlüğün acı, kan, gözyaşı olduğunu hepimizin kabul etmesi lazım" diyerek, toplantıyı düzenleyenlere teşekkür etti.
"İNANÇ ÜZERİNDEN ŞİDDET NEYE YARAR"
Toplantıyı önemli kılan bir başka sebebin de Muharrem ayında bulunulması olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Muharrem ayındayız, yas ayındayız. Sevgili peygamberimizin torunlarının Kerbela’da şehit edildiği bir aydayız. O zaman sorun yok muydu? Vardı. Bugün sorun yok mu? Bugün de var. Peki gelecekte yeni Kerbelalar olmalı mı? Asla olmamalı. Dün vardı, tarihin derinliklerinde var, bugün de var. Buyurun, 10 askerimiz şehit oldu bombayla. İnanç üzerinden, etnik kimlik üzerinden şiddet neye yarar? Türkiye, İslam dünyası üzerinde hesapları olanların hesaplarını güçlendirir. O nedenle söylüyoruz inanç üzerinden, kimlik, yaşam tarzı üzerinden siyaset olmaz. Bunun için bu toplantıya çok ama çok önem verdim.”
“DÜNYADA TERÖR SALDIRILARINDA ÖLENLERİN YÜZDE 90’I MÜSLÜMAN"
Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu sorunları yaşayan biziz, kavganın göbeğinde olan biziz ama kendi sorunumuzu tartışmaya korkuyoruz. Hayır korkmayacağız. ABD’de yayınlanan bir rapora göre, tüm dünyada terör saldırılarında ölenlerin yüzde 90’ı Müslüman. Müslümanları öldürenlerin de yüzde 100’ü Müslüman. 700 yıl önce robotik alanı kuran El- Cezeri’yi, matematikte Sabit Bin Kurra’yı ve Harezmî’yi, astronomide Ali Kuşçu’yu, coğrafyada İbn-i Batuta’yı, felsefede Farabi’yi ve İbn-i Rüşd’ü, tıp alanında İbn-i Sina’yı yetiştiren İslam dünyası, neden bugün bu derece geriler olmuştur? Bilime, tekniğe bu kadar önem veren ve dünya çapında bu kadar önemli bilginler yetiştiren İslam dünyası bu kadar geriler olmuştur? Madem ki âlimin ölümü âlemlerin ölümü gibidir diyor sevgili Peygamberimiz. Alimlere, hocalara, yani akademisyenlere yani bilim insanlarına neden değer vermiyoruz? Neden onları düşüncelerinden dolayı hapislere atıyoruz, neden? Bütün bunların hepsinin sorgulanmasını istiyoruz. İslam maskesi altındaki rejimlerde bir avuç adam, iktidarın bütün gücüyle kendi halkını sömürmek, zevki sefa içinde yaşamak gibi bir düşünce içindeler? Onların baskısı altında 630 milyon insan okuma yazma bilmiyor. 850 milyon insan da yoksulluk sınırının altında yaşıyor, neden? Herkese soruyorum Yüce Yaratan 630 milyon insanı cehalete, 850 milyon insanı yoksulluğa mahkûm eder mi? Bunları mahkûm eden kim? Bugün çatışmaların yoğun olarak yaşandığı Müslüman ülkelerinden göçler var. Üç milyona yakın Suriyeli Türkiye’de, Avrupa’nın her tarafına gidiyorlar. Soru şu; neden mülteci olarak İslam dünyasından kaçanlar Suudi Arabistan’a, Katar’a, Mısır’a değil de neden Avrupa’ya, gelişmiş ülkelere gitmeyi düşünüyorlar? Bunların yanıtlarını hep birlikte aramak zorundayız. Sevgili hocalarım, ben ilahiyatçı değilim. İlahiyat hocalarının engin bilgilerine elbette güveneceğiz, elbette ki onların bilgilerine, birikimlerine saygı duyacağız, elbette ki onlar bizi aydınlatacak. Bu sorunların kaynağı nedir? Az önce saydığım 15 sorunun ana kaynağı nedir, bunları aşmak için neler yapmalıyız? Önyargılarımızdan arınarak çözmeliyiz bu sorunu. Önyargılarımızla hareket edersek, sorunları çözemeyiz. Tam tersine yeni sorunlara kaynaklık yapmış oluruz. Bu açıdan bu toplantı çok önemlidir.”
ÇÖZÜM ÖNERİSİ PAKETİ
İslam dünyasının sorunlarını 15 başlıkta katılımcılarla paylaşarak 4 halkadan oluşan bir çözüm önerisi paketi sunan Kılıçdaroğlu, “Sizlere 4 halkadan oluşan bir çözüm paketi sunmaya çalışacağım. 1. halkamız ‘demokratikleşme’dir. Demokrasisi gelişmiş ülkeler her zaman hızla büyüyen ülkelerdir. Demokrasisi gelişmiş ülke, halkına hesap veren ülke demektir yani vatandaştan toplanan vergilerin her kuruşunun hesabını veren ülke demektir, kul hakkı yemeyen bir anlayışı siyaset kabul etmiş demektir. Bunu yapmak lazım. Baskı altında olmayan, düşüncesini özgürce ifade eden ve hükümete -Benden topladığın vergileri nerelere harcadın?- diyebilecek cesaretli bir ortamı oluşturan devlettir demokratik devlet. Vatandaş, rahatlıkla sorunlarını gündeme getirebilmelidir. Baskıya teslim olmayan, teröre teslim olmayan, diktaya teslim olmayan, gücün tek bir yerde toplanması değil; dengeli dağılmasını sağlayan yasama, yargı, yürütme gibi bir mekanizmayı hayata geçiren devlettir. Yani denge ve denetleme ağını sağlıklı kuran devlettir ve demokrasisi gelişmiş devlet, liyakat esasına uyan devlettir. İşi ehline teslim eden devlet demektir. Bu halkayı sağlarsak önemli bir adımı atmış oluruz. Sadece insan hakları değil, doğa hakları da vardır. Rahman suresinde ağaçlar Allah’a secde ederler, bizler bizim dışımızdaki canlılara da saygı göstermek zorundayız. 2. halkamız ‘din ve vicdan özgürlüğü’dür. Din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi laikliktir. Laiklik sadece devletin dine saygılı, dini koruyan, dinlere eşit mesafede olan durumunu tanımlamaz. Laiklik aynı zamanda bireylerin ve cemaatlerin IŞİD gibi, FETÖ gibi terör örgütlerine karşı Müslim ve mümin olanların da haklarını korur. Bu bağlamda laiklik herkesin yaşama hakkını güvence altına aldığı kadar günümüz İslam dünyasında kimin daha İslami olduğu tartışmasını militarist bir zemine taşınmasının da engelleyicisidir. Devletin inanç dayatması yapmadığı, her yurttaşın özgürce inancını yerine getirdiği bir düzeni kurmamız gerekiyor. Laikliğin özünde yatan budur. Siyasilerin insanların inançlarını kullanarak oy devşirmelerinin önüne geçmemiz ve Allah ile kulun arasına kimsenin girmemesi gerektiğini hepimiz yüksek sesle seslendirmemiz gerekiyor. 3. halkamız ‘sosyal devlet’tir. Sosyal devlet, işsizlik ve yolsuzlukla mücadele eden devlettir. Yoksullukla mücadele ederken insan onurunu koruyan devlettir, yani sağ elin verdiğini sol elin görmeyeceği bir anlayışın egemen olduğu devlettir sosyal devlet. Sosyal devlet aynı zamanda çocuklarımıza çağdaş eğitim vermeyi hedefleyen bir devlettir. Aklınız mı yok düşünmez misiniz diyor yüce yaradan. Aklımız var düşünmemiz gerekiyor, çocuklarımıza öyle bir eğitim vermeliyiz ki akıllarını daha iyi kullanabilsinler, insanlığın yararına kullanabilsinler. Sosyal devlet eşit yurttaşlık esasına dayanır, kadın erkek eşitliğine önem vermemiz gerekiyor. Cennet anaların ayağı altındaysa kadını yükseltmek bizim görevimizdir. Yaşadığımız coğrafyaya ‘Anadolu’ diyoruz. Kadını, ananın bu kadar yüceltildiği bir siyasal anlayışta, bir inanç anlayışında neden kadın ikinci sınıf bir yurttaş olarak konumlandırılıyor ve neden İslam dünyasında kadınların bu kadar okuryazar olmadığını görüp buna tanık oluyoruz, neden? 4. ve son halkamız ‘hukuk devleti’. Adalet İslam ve diğer tüm dinlerin temel taşı olarak kabul edilmektedir. Soylu bir kavramdır adalet. Adalet taşıdığı kavramı da aşan bir biçimde ilahi ve beşeri olarak eşitlik, dürüstlük, tarafsızlık, haksızlıkların son bulması, doğruluğun egemen olması olarak tanımlanır. Mülkün temeli adalettir. İslam dünyası adalete ne kadar önem veriyor? İslam dünyasını yönetenler ne kadar adil? Üstünlerin değil hukukun üstünlüğünü savunan bir adalet anlayışı, düşünceyi, ifade özgürlüğünü savunan bir adalet anlayışı, düşüncelere saygı göstermek insan olmamızın ilk adımıdır. Farklı düşündüğümüz zaman dünyanın gelişimine katkıda bulunabiliriz. Farklılığımızı bir kavga aracı değil, zenginliğimiz olarak kabul ettiğimiz zaman Türkiye’nin üzerinde oynanan oyunların farkında oluruz. Bunu herkesin çok iyi bilmesi lazım. İslam dünyasındaki sorunların kaynağı demokratikleşmenin, din ve vicdan özgürlüğünün, sosyal devlet anlayışı ve hukuk devletinin eksik oluşundandır” ifadesini kullandı.
"DİNDARLIK YENİDEN TANIMLANMALI"
Kılıçdaroğlu, 1970-80’lerde ülkücülerle devrimcilerin birbirini öldürdüğünü ancak içine düştükleri kaosun, birbirleriyle çok farklı düşünmediklerinin bilincine hapishanelerde aynı hücrelere, koğuşlara konuldukları zaman vardıklarını aktararak, geçmişin çok sağlıklı şekilde tahlil edilmesi gerektiğini söyledi. Bu dört halka yerine getirildiğinde İslami endekste çok daha yukarılara tırmanılmış olacağını vurgulayan Kılıçdaroğlu, “İslami endeksin 2010 rakamlarına göre, Türkiye103. sırada yer alıyor” dedi.
Kemal Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tüm bunların aşılması gerekiyor ve bunu yaparken de dindarlığın bahsi geçen kriterlerle yeniden tanımlanması gerekiyor. Komşusu açken kendisi tok yatan bizden değildir diyen bir dinin mensubu olarak, tüm ibadetlerini yapıyor ama komşusu aç, kendisi tok uyuyor. Bu dindarlık değildir. İslam dünyasındaki aydınlanma, Avrupa’da Rönesans’ın doğmasına yol açmıştır. Dindarlığın sadece kişinin kendisine özgü bir kavram olmadığını, içerisinde toplumsal sorumluluğun bulunduğu bir anlam taşıdığını bu çerçevede hepimiz düşünmek ve değerlendirmek zorundayız. Bu toplantıyı düzenleyen dostlarımız, bence İslam dünyasına çok önemli bir katkı yapıyorsunuz. Toplantının uluslararası olması belki sağlıklı bir tartışma zemininin yapılması açısından da çok önemli. Bizler kendi sorunlarımızı ön yargılardan arındırarak ve bir araya gelerek düşüncelerimizi özgürce ifade ederek, artılarımızı eksilerimizi özgürce tartışarak güzel bir Türkiye’yi inşa edebiliriz. Terörden en büyük zararı biz görüyoruz. İnançlar en fazla Türkiye’de sömürü alanı haline dönüşüyor, siyaset kurumu inançları acımasızca sömürüyor. İlahiyatçılarımız farklı bir şeyi dillendirmekten çekiniyorlar, endişe duyuyorlar. İşin özü şu; yeni düşünceler her zaman tepki çekmiştir; ama tarih yeni düşünceleri her zaman doğrulamıştır. Dolayısıyla bilimin ışığında bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum, âlimin ölümü âlemin ölümü gibidir düşüncesiyle ilim Çin’de de olsa gidip alın diyen bir dinin mensubu olarak hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum.”
(İHA)