TGRT Haber televizyonunda TGRT Haber televizyonu ve İhlas Haber Ajansı Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar’ın konuğu olan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, gündemdeki gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. AB’nin Türkiye’ye karşı tutunduğu negatif politikaları eleştiren Çavuşoğlu, “Maalesef AB zaten özellikle son 10 yılda Avrupa halklarının ve çevresinin sorunlarına karşı yetersiz kalmıştır. Kendi içinde entegrasyon politikaları başarısız olmuştur. Birlik olmak yönündeki attığı adımlar tam anlamıyla hedefine ulaşamamıştır. Bunun sonucunda da İngiltere ayrılmıştır. Ayrıca Avrupa’nın komşuluk politikası, Doğu politikası, dış politikası da başarısızdır. Çünkü bir vizyon eksikliği var. Küresel bir aktör olarak ne yapması gerektiğini bilmiyor. Avrupa’da çok ciddi bir ırkçılık var ve her geçen gün artıyor. Yabancı düşmanlığı, göçmen düşmanlığı, İslam karşıtlığı var. Şimdi kimsenin sesi çıkmıyor ama Musevi-Yahudi karşıtlığı da çok güçlü. Kendisinden olmayan her şeye karşı bir nefret var. Maalesef bu akımlar sebebiyle Avrupa’da popülizm sağ duyunun, aklın önüne geçmiştir. Gerçeklerden uzaklaşmaya başlamıştır. Her geçen gün ırkçı partilerin desteğinin arttığını gören diğer partiler de dahil. Daha da önemlisi medya gerçekten popülizme katılmışlardır ve gerçekleri göremiyorlar. İslam karşıtlığıyla beraber Türk karşıtlığı da hat safhaya ulaştı. Avrupa ülkelerinde Müslüman olarak en fazla yaşayan Türkler. Dolayısıyla Türk karşıtlığıyla İslam karşıtlığını da birleştirdiler. Farklı sebeplerde var tabi. Türkiye’nin büyümesini, daha bağımsız çok yönlü dış politikasını çekemeyenler de var. Türkiye’nin ikinci sınıf bir ülke gibi muamele edildiği zaman bunu kabul etmediğini de görüyorlar. Artık Avrupa Birliği’nin yaptığı bazı açıklamalara biz katılmıyoruz. Rusya’ya karşı yaptırımlarına da katılmadık. Yanlış bir şey varsa katılmıyoruz, doğruysa katılıyoruz. Tüm bunlar ciddi bir Türkiye karşıtlığı oluşturdu Avrupa’da” değerlendirmelerinde bulundu.
“AVRUPAİ ÜLKELERİN ÇOĞUNDA MEDYA ÖZGÜR DEĞİLDİR”
“Normal şartlarda insan hakları, özgürlükler, demokrasi ve fikir özgürlüğü konusunda medyanın herkesten daha fazla duyarlı olması lazım” diyen Çavuşoğlu, “Ama bugün Avrupa’daki medya maalesef tarafsızlığını yitirmiştir, objektifliğini yitirmiştir, tamamen yanlıdır ve kullanılmaktadır. Kim ağır basarsa onun yanında yer almaktadır. Avrupai ülkelerin çoğunda da medya özgür değildir. Hele hele Almanya’da hiç özgür değildir. Tamamen sağ-sol tüm değişik görüşlerdeki gazeteler bakın aynı manşetler, aynı başlıklar. Bunlar tamamen bir kontrol mekanizmasından idare ediliyor. Çok iddialı bir şey söylüyorum ama bu doğru. Bakın hiçbir zaman bir araya gelmeyen gazetelerin bile Türkiye konusunda, Cumhurbaşkanımız konusunda aynı kelimeler ve cümlelerle başlık atmaları ve haber yapmaları tesadüf değildir. Maalesef tüm bunlar Avrupa’daki siyasetçilerde de bir zemin kayması yaşattı. İşte Juncker bir öyle söylüyor, bir böyle söylüyor. Onlar düşünüyor ki ‘biz istediğimizi uygularız, istemediğimizi uygulamayız. Türkiye bize muhtaç, Türkiye anlaşmaları uygulamak zorundadır.’ Ama biz değiliz, böyle bir anlayış olmaz, böyle ortaklıkta olmaz. Güvenliğe dayalı, eşitliğe dayalı olmalı ortaklık. Biri birincisi sınıf, diğeri ikinci sınıf olamaz. Biz de ne diyoruz; her zaman eşit, onurlu bir üye olmak isteriz. Juncker’le oturduk göç konusunda, vize serbestliği konusunda antlaşma yaptık paragraf paragraf. Türkiye’de bunu uyguluyor. İki gün sonra da son derece negatif bir açıklaması oldu. Bunu sağduyulu dostlarımıza sordum. ‘Avrupa’daki Türkiye karşıtlığına yenildi bunlar’ dediler. Bunları söyleyince de bizi ‘tehdit ediyorsunuz.’ Hiç alakası yok. Ortada bir anlaşma varsa ya iki tarafta hepsini uygular ya da iki tarafta bir kenara koyar. Bundan geri adım yok. Onlar istediğini yapacak, biz onlar ne derse uyacağız. Türkiye böyle değil artık. Bunu anlamaları gerekiyor. Tüm bölgedeki sorunların sebepleri de AB’nin bu şekildeki yanlış yaklaşımları ve politikalarıdır. AB’nin bu tutumu kabul edilemez. Tamam Türkiye karşıtlığı var, tamam İslam karşıtısınız da, bu da artmış. Hani siz demokrasinin beşiğiydiniz, savunucusuydunuz? Hani demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü temelinde kuruldu AB?” diye konuştu.
“ODA TV’NİN BÜNYESİNDEKİ GAZETECİLERİ HAPSE ATAN BUNLAR”
Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Jagland’ın Türkiye’ye gelerek çok güzel destek verdiğini vurgulayan Çavuşoğlu, “Daha önce de gelmek istiyordu ama olmadı. Açıklamalara bakarsanız Avrupa’nın Türkiye’deki durumu anlamak istemediklerini de görebilirsiniz, bunu söylüyorlar. Biz yıllardır bu FETÖ örgütünü anlatmaya çalıştık. Özellikle 17-25 Aralık sonrasında. En son giderken, o zamanın AB Genişlemeden Sorumlu Komiseri Stefan Füle son raporunda ‘Türkler böyle söylüyor’ diye bir paragraflık yer verdi. Siz hiç sormuyorsunuz bu nedir? Anlatıyoruz size ODA TV’nin bünyesindeki gazetecileri hapse atan bunlar. Tuzak kurdu. Sizin şimdi gazeteciler dediğiniz kişilerin de bunlarla ilgili açıklamaları da belli. Onlar hakkında sahte delil üretti bu gazeteciler diyoruz. Şimdi gazetecilik mi, sahtecilik mi? Anlamak istemiyorlar” eleştirisinde bulundu.
“BUGÜN AVUSTURYA RADİKAL IRKÇILIĞIN MERKEZİDİR”
Batuhan Yaşar’ın İngiltere Dışişleri Bakanı’nın açıkladığı Türkiye aleyhine hazırlanan raporları hatırlatması üzerine Çavuşoğlu şunları söyledi:
“Avrupa Parlamentosu’nda da vardı. Biliyoruz kimler olduğunu. ‘Hizmet’ hashtagıyla sürekli destek verenlere bakın. Hepsi onların kara kaşına kara gözüne hayran değiller. Hepsi çıkar peşinde. Onların kampanyalarına destek verdiler, şimdi de destek verdiler adaylara. Milletten himmet adı altında, milletin duygularıyla oynayarak kampanya yaptılar. 17-25 Aralık öncesi bunların okullarına gidince yardım edelim diyorduk. Çünkü bunlar milletimize hizmet yapıyor diye düşünüyorduk. Biz de öyle düşünüyorduk işin açıkçası. Bunların hain olduğunu 17-25 Aralık’ta esas gördük. Avrupa Birliği maalesef hem üye ülkelerde hem de kurum olarak sınıfta kaldılar. Bundan sonra bize de demokrasi dersi de veremezler. Darbenin başarısız olmasından dolayı bunların üzüldüğünü görüyoruz. Darbeyi kınama küçük iki paragraf, ondan sonra Türkiye karşıtlığı 100 paragraf. Şimdi Avusturya Başbakanı’nın açıklamalarını gördünüz değil mi? Benim Alman gazetesi ile yaptığım mülakattan sonra ‘ültimatomu reddediyoruz’ demişler. Bunlar istediğini söyleyecek, bizden bir cevap ya da yorum geldiği zaman bunlar ‘ültimatom’ olarak görüyor. Alman gazeteci sordu ‘eğer vize serbestliği olmazsa ne olur’ dedi. Ben de hepsini birlikte uygulamak için bu antlaşmayı imzaladık. Ya hepsi birlikte uygulanır ya da hepsi bir kenara bırakılır dedim. Bunda tehditte yok, ültimatom da yok. Ama onlar alışık değil böyle şeylere. Onlar karar verecek illa. Avusturya Başbakanının açıklamaları birbirinden çirkin ifadeler. Bunların hepsini reddediyoruz. Avusturya her zaman projenin bir parçasıdır, önce ona söyletirler, sonra başkaları başlar. Burada daha çirkin olan bir şey Avusturya’da yaşayan Türk halkına ‘radikal’ diyor. Bir kere yalan söylüyorlar. Ben kendi Dışişleri Bakanlarına Viyana’da sordum. Avusturya’da radikal akımlara kapılan bir tane Türk var mı dedim, ‘Yok’ dedi. O radikallerin nereden geldiğini söyledi. O nedenle dedim Türkler’le yakın işbirliği içinde çalışın, Diyanet İşleri ile birlikte çalışın. Biz Türkiye olarak radikal akımlara karşıyız. İslam’ın ne anlama geldiğini çok iyi biliyoruz ve iyi öğretiyoruz. İşbirliği yaparsanız Avusturya’daki radikal akımların önüne geçeriz dedik ve kaldı ki kendisi de bunu kabul etti. Şimdi sen hangi hakla ‘radikal Türkler’ diyorsun? Onların dertleri başka. Çünkü oradaki Türk vatandaşlarımız bayraklarıyla Türkiye’ye ve Cumhurbaşkanımıza destek vermek için çıktı ve bunlar rahatsız oldular. Avusturya Başbakanı önce kendi ülkesine bakmalı. Bugün Avusturya radikal ırkçılığın merkezidir. Böyle bir ırkçı akıma kapılmış bir ülkenin bizim vatandaşlarımıza ‘radikal’ demesi her şeyden önce bir ironidir, çelişkidir. Önce kendi ülkesine baksın, kendi ülkesindeki bu ırkçılığın önüne geçsin.”
“TÜRKİYE’DE KANLI BİR DARBE GİRİŞİMİ OLDU. BUNUN ARKASINDA FETÖ VAR”
Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland ile dünkü görüşmesi hakkında bilgiler veren Çavuşoğlu, “Jagland her şeyden önce kişisel olarak da önyargısız bir insan. Avrupa Konseyi değerlerini objektif bir şekilde savunan bir insan. Daha darbe girişimi olduğunu öğrenir öğrenmez gece yarısından önce açıklamasını yaptı ve ardından beni aradı. Başkaları gibi ‘kim kazanacak, kim kaybedecek’ diye beklemedi. Direkt aradı. Sonra bize gelmek istedi. ‘Biz şuanda yoğun çalışmalar var. Size en uygun randevuyu ayarlayacağız’ dedik. Çünkü gelmişken herkesle görüşmesi lazım. Tüm partilerle de görüştü. Net bir şekilde amasız ‘darbenin yanlış olduğunu’, hatta ‘Türkiye’de darbe olsaydı 1980 darbesi sonrası olduğu gibi Türkiye’nin Avrupa Konseyi’ndeki üyeliği askıya alınacaktı’ dedi. Demokratik bir kurumdan beklediğimiz açıklama budur. Dolayısıyla kendisine çok teşekkür ediyoruz. Biz görüşmelerimizde de bundan sonra Avrupa Konseyi ile çalışacağımızı ifade ettik. İnsan Hakları Mahkemesi de buraya bağlıdır ve biz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden Türkiye ile ilgili 4 bin dosyayı getirdik. Türkiye’ye dosyaları getiriyoruz ve kendi vatandaşımızla kendi aramızda çözüyoruz. Hem devletle millet barışmış oluyor hem de mahkeme yerine bu işleri kapatmış oluyoruz. Buna benzer çok önemli projelerde karşılıklı güvene karşı çalışmalarımız var. Bu OHAL ilanından sonra sözleşmenin 15. maddesi ile ilgili bazı kısıtlamalar koyduk Fransa’nın da yaptığı gibi. Ama bu süreçte attığımız adımları ve yasal süreçleri Avrupa Konseyi ile paylaşacağız dedik. İşte ortaklık böyle olur. Güvene dayalı, şeffaf. Avrupa Konseyi Genel Sekreteri bir kaygısını dile getiriyorsa veya bir eleştirisini getiriyorsa biz bu güvenden dolayı arkasında bir şey aramayız. Tereddüttünü, endişesini giderecek adım neyse ona da bakarız, bilgi de veririz. Atılacak adım varsa onu da atarız. Bu sürecinde adaletli olması lazım. O yüzden bazı ufak tefek adımlar oluyor kişilerle ilgili onlarda düzeliyor. Bunlar basit şeyler. Ama geneline baktığımız zaman Türkiye’de kanlı bir darbe girişimi oldu. Bunun arkasında FETÖ var. Askerin, polisin, yargının içinde hainler var. Buna yönelikte adımların atılması gerektiğini de Jagland net bir şekilde söylemiştir” şeklinde konuştu.
“AB DÜRÜST OLSUN VE ÇİFTE STANDARTTAN UZAK OLSUN”
Batuhan Yaşar’ın “Bu darbenin savuşturulması ve Türkiye ile omuz omuza durma konusunda AB’den üst düzey ziyaret bekliyor musunuz?” sorusunu yanıtlayan Çavuşoğlu, “Daha önce İngiltere AB Bakanı da geldi kendisi ile görüştük. İngiltere, Hollanda, Orta Avrupa ülkeleri, Slovakya gibi ülkelerin esasen Türkiye ile yakın işbirliği içinde olma arzusu var. Hatta hemen darbe sonrası ilk pazartesi günü Brüksel’de Dışişleri Bakanları Konsey Toplantısı vardı. İngiltere Dışişleri Bakanı ve Hollanda Dışişleri Bakanı benim oraya davet edilmemi önermişler. Fakat maalesef bu gündeme bile getirilmemiş. Beni davet etselerdi biz giderdik bilgi de verirdik, varsa soruları onları da net bir şekilde cevaplardık. Her türlü işbirliğine de hazırız. AB’de bizimle temasa geçmek istediği zaman ‘biz hayır sizinle temasa geçmek istemeyiz’ demeyiz. Ama dürüst olsunlar ve çifte standarttan uzak olsunlar. Gerçekleri anlamak istesinler. Biz onlara bugüne kadar olduğu gibi bu konuda da bilgiler verdik. Tüm bilgileri, detayları vermeye de hazırız. Yeter ki buna açık olsunlar” cevabını verdi.
“JOHN KERRY 24’ÜNDE GELECEK, 25’İNDE AYRILACAK”
Darbe konusunda üst akıl konusunda herkesin FETÖ’ye odaklandığını ifade eden Çavuşoğlu, “İade edilmesi hususundaki beklentilerimizi kamuoyu ile paylaştık ve ABD’ye ilettik. Gerekli çalışmaları yapıyoruz. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry Türkiye’ye gelmek istediğini söyledi. 20-21 Ağustos’ta gelmek istiyordu. Daha sonra ‘24’ünde gelebilir miyim’ diye iletti. Biz de olumlu karşıladık. John Kerry 24’ünde gelecek, 25’inde ayrılacak. Adalet Bakanlığımız darbe girişimi ile alakalı dosyayı hazırladıktan sonra beklentilerimizi bir kere daha aktarmak için Washington’a gitmeyi planlıyoruz. Yunanistan’a kaçanlar var, Almanya’ya kaçan savcılar var. İadesi için her türlü çalışmayı yapıyoruz. Hepsini de isteyeceğiz. O zaman da kimin demokrasiden yana, uluslararası hukuktan yana olduğunu göreceğiz. Tüm dünyaya bunu anlatmaya çalışıyoruz. Parlamenter heyetler göndermeye başladık. Bunu da arttırarak devam ettireceğiz. Her gün büyükelçilerimize gelişmeler ile ilgili bilgiler aktarıyoruz. Büyükelçilerimiz de muhatapları ile temaslarda bulunuyorlar. Ben bu güne kadar 67 Dışişleri Bakanı veya bakan ile görüşme yaptım. Şu anda çok iyi bir şekilde çalışılıyor. Bugüne kadar 14 cumhurbaşkanı seviyesinde, 21 başbakan seviyesinde ve 200 bakan ile temasta bulunuldu. Her gün görüşmeler ile ilgili rapor da istiyoruz. Bizim açıklamalarımız son derece duygusallıktan öte gerçekler üzerinde sadedir. Küçük çocuğun da anlayabileceği bir düzeyde, en üst düzey bir siyasetçinin de anlayabileceği bir dilde anlatıyoruz. Anlamak isteyen rahatlıkla anlar. ‘Bir asker, nasıl olur da kendi halkına helikopterden ateş açıyor ve bomba atıyor. Savaşlarda olur bu’ diyorlar. İnanamıyorlar bu görüntülere. Türk milletinin ne kadar büyük bir millet olduğunu da tüm dünya gördü ve hayranlıklarını gizleyemiyorlar. Üst akılın tam olarak kim olduğu tüm incelemelerden sonra çıkar. Şuan da çok detaylı araştırma ve soruşturmalar devam ediyor. Halkımız ‘bu darbe girişiminde Türkiye’ye destek vermeyen herkes üst akıl’ diyor. Bu darbe girişiminde, ‘darbecilere değil de Türkiye’ye saldırmaya çalışan herkes üst akıl’ diyor. Bu algının oluşmasında suç benim milletimin değil” dedi.
Mısır’daki durumu da değerlendiren Çavuşoğlu, “Mısır’da şu andaki yönetim darbeyle geldi. Dolayısıyla darbenin amacı zaten halkın seçtiği hükümeti ve cumhurbaşkanını sadece uzaklaştırmak değil katletmektir. Darbe ile beraber bir yönetimdi amaçları. Mısır şuan da Güvenlik Konseyi geçici üyesi ve BM Güvenlik Konseyi bir açıklama yapmak istedi darbeyi eleştiren ve hükümete destek veren. Mısır gibi darbe sonrası yeni bir yönetim planlamış olabilirler” şeklinde konuştu.
“ASKER KIYAFETİ GİYMİŞ BİRİSİNİN ONURSUZCA BURAYA SIĞINMASI ZATEN…”
Yunanistan’a kaçan askerlerin iadesi ile ilgili de konuşan Çavuşoğlu, böyle bir darbe girişiminin ardından Yunanistan’ın darbecileri hemen geri vermesinin beklendiğini vurgulayarak, “Bunların buraya sığınmasının utancı başka bir şey. Türk kanı taşıyan, bunların kanı ne kadar bozuk, ne kadar Türk kanı var bilmiyorum ama en azından asker kıyafeti giymiş birisinin onursuzca buraya sığınması zaten başlı başına bunların ne kadar rezil bir örgüt olduğunun göstergesidir. Bu kişiler siyasi sığınma talebinde bulundular. İlk duruşmada kaçak girdikleri için bunlara ceza verildi. Şimdi ise bunların sığınma talebi görüşülecek. Bu ayın sonuna doğru mahkeme bu talepleri değerlendirecek. Beklentimiz, darbe girişiminde bulunanlara siyasi sığınmanın verilmemesidir. Siyasi sığınma kimlere verilir uluslararası hukukta ve anlaşmalarda var. Yunanistan’ın da yaklaşımının bu olduğunu görüyoruz. Elbette böyle bir talep olduğu zaman mahkeme bunu değerlendirecek ve kararını verecektir. Yunanistan mahkemelerinden de hukuk çerçevesinde böyle bir karar, sığınma talebini reddetmesi ve Türkiye’ye iadesi yönünde bir karar vermesini bekliyoruz. Bu başvuruların değerlendirilmesinden dolayı süreç uzadı. Beklemek ve eleştirmemek lazım” diye konuştu.
İsrail ile normalleşmenin tamamlanması anlamında büyükelçi atanması ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Çavuşoğlu, “Bu anlaşma TBMM’den onaylandıktan sonra büyükelçi atamayı düşünüyoruz karşılıklı olarak. Eğer bu darbe girişimi olmasaydı o hafta meclise gelecekti. Mecliste gündeme alınıp alınmaması meclis başkanlık divanının kararıdır. Biz sadece gönderdik. Büyükelçi belirlemek zor değil. Dolayısıyla meclisten anlaşmanın onaylanmasını bekliyoruz. Darbe girişiminden sonra ki süreçte normalleşme olduktan sonra TBMM bunu genel kurul gündemine alır” ifadelerini kullandı.
FETÖ’ye yönelik yapılan operasyonlarda sıfır hatanın hiçbir zaman mümkün olamayacağını belirten Çavuşoğlu, “Hata yapılabilir ama anlayış öyle değildir. Bu yapının içinde olan insanlar var. 2 tane büyükelçiyi de gönderdik. İstihbarattan, emniyetten ve değişik kriterlerle net bir şekilde bu terör örgütüne bağlı ya da bunlarla ihtisaslı kişilerde tespit ettik ve işlem yaptık. Yurt dışından aynı şekilde tespit ettiklerimiz var. Bazıları ile ilgili değişik arkadaşlardan ‘bunlar böyle değil’ diye bilgiler geliyor. Buna göre biz bir çalışma daha yapıyoruz hata yapmamak için” dedi.
Batuhan Yaşar’ın “Brüksel, Londra, Washington, Paris’i mercek altına aldınız mı?” sorusuna Çavuşoğlu, “Hepsini alıyoruz tek tek. Kendi adamlarını eğitime göndermişler, en iyi yerlere tayin etmek için çaba sarf etmişler. Hepsini titizlik ile değerlendiriyoruz. Tespit edilmesi gerekiyor ve hata yapmamamız lazım. Çok dikkatli çalışıyoruz. Şuan da tespit ettiklerimiz var. Belirlenen şuan da 300’ü geçti. Bir tanesi Kazan’dan Japonya’ya kaçmış. Bakanlığa girdikten sonra özellikle Japonya’ya gönderilmiş. Japonya’da da bu terör örgütünün çok ciddi bir yapılanması var. Biz Japonya’ya gittiğimizde de görmüştük. Hatta bir keresinde beni okula götürmek istediler. Okullarına da gidiyor ve ziyaret ediyorduk. Bu gizli saklı bir şey değil. Okullarının Japonya’da var olduğunu biliyorum. Başka yerlerde gördüm. Yurt dışına gidenler de netice de merkezden gitti. Aynı titiz çalışmaları yapıyoruz ki; bu yapıya mensup olan ile olmayanı ayırt etmemiz lazım. Olmayan arkadaşlarımıza sürekli moral veriyoruz. Bakanlıkta da bu rahatlama var ve hepimizin tek arzusu kurunun yanında yaş yanmaması” cevabını verdi.
“BU PARALEL TERÖR ÖRGÜTÜ KIRGIZİSTAN’DA DA DARBE YAPABİLİR”
FETÖ’ye bağlı okulların bazı ülkelerde kapatılmaya başladığının bilgisini veren Çavuşoğlu, “Afrika’dan, Azerbaycan’dan, Ürdün’den, Ortadoğu’dan, KKTC’den, Belarus, Sırbistan, Tacikistan. İslam İşbirliği Teşkilatı şuan da uzmanlar düzeyindeki toplantıda terör örgütü listesine alınmasını önerdi. Özbekistan’da dışişleri bakanları toplantısında bunu da gündeme alacağız. Dünyanın değişik kesimlerinde bu kapatma veya diğer çalışmalar devam ediyor. ABD’de Teksas’ta eğitim ajansı bir soruşturma da başlattı. Bir hukuk bürosu ihbarda bulunuyor ve eğitim ajansı da bunu kabul ediyor. Bazı ülkelerde de başka yöntemler izleniyor. Mesela Pakistan’da 10 bin öğrenci var. Bu okulların başka yönetim ile değişimi ve paralel yapıdan arındırma çalışmaları da var. Türkmenistan’daki kaygılarımızda maalesef haklı çıkıyoruz. Çok dostane bir şekilde kardeşimiz Kırgızistan’a uyarılarda bulunduk. Ama Kırgızistan Cumhurbaşkanının verdiği cevaba bakın. Maalesef esef verici. Paralel yapının, Kırgızistan devlet yapısının içine ne kadar güçlü bir şekilde girdiğinin göstergelerini görüyoruz. Onlar ne derse desin bir dostça ve kardeşçe bir kez daha söylüyoruz. Bu paralel terör örgütü Kırgızistan’da da darbe yapabilir. Orada sistemi, rejimi ele geçirebilir. Biz bundan mutlu olmayız. Kardeş Kırgızistan’ın böyle bir yapı tarafından yönetilmesi bölge için de felaket olur” diye konuştu.
“Rusya ile ilişkilerin normalleştirilmesi ikili ilişkiler bakımından önemlidir” diyen Çavuşoğlu şunları kaydetti:
“Bu Kırım için de, Suriye için de önemlidir. Daha önce ilişkilerimiz iyiyken biz Kırım’a gayri resmi bir heyet gönderdik. Ruslar ile işbirliği içinde gönderdik bunu. Ruslar rapordan çok memnun kalmadılar ama onlar da objektif değerlendirme yaptılar. Farklı görüşlerde bile diyaloğun olması her zaman önemlidir. Biz ilişkilerimiz her düzeyde güçlendirmek için adımları atmaya başladık. Bu zirvenin hazırlıklarını da dışişleri bakanlıkları olarak yapıyoruz. Başbakan yardımcısı Şimşek ve Ekonomi Bakanı Zeybekci de gittiler. Suriye konusunda mekanizmalarımız var. Yine bakanlıklar arasında, müsteşar yardımcılarının yürüttüğü. Ayrıca istihbarat birimleri arasında ve askerler arasında. Tüm bu mekanizmaları hayata geçirme kararı aldık. Uçakların uçması dahil, bir daha böyle bir olayın yaşanmaması için ve arazide oradaki çatışmaların durdurulması gibi birçok konuda faydalı olacaktır. Suriye konusunda ateşkes istiyoruz. Şuan da rejim Halep’i maalesef izole etti ve kuşattı. İnsani yardımların bile gitmesine izin verilmiyor. Rusya bir koridor açmaya çalışıyor ama ateşkesin sağlanması lazım. Orada sivil insanlar ölüyor. Göç dalgası tehdidi var. Bu sadece bizim sorunumuz değil. Herkesin sorunu. Ama burada esas çözüm siyasi çözümdür. Siyasi dönüşümde de müzakerelerin tekrar başlaması gerekiyor Cenevre’de. Esad, geçiş hükümetinde kalsın mı kalmasın mı konusunda Rusya ile farklı görüşlerimiz olabilir. Ama diyalog ile bunu birbirimize anlatmaya devam etmemiz lazım. Geçiş hükümetinde Esad’ın olması demek, siyasi dönüşümün olmaması demek diyoruz. Tüm bu olan bitenlerden sonra Suriye halkı Esad’ın etrafında birleşmek istemiyor. Bundan sonraki süreçte Rusya ile ikili temaslarımız bu konularda ki farklılıklarımızı gidermek adına en azından yanlış anlamaları giderme konusunda önemli bir platform olacaktır.”
(İHA)