Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, Orta Doğu ve Teknik Üniversitesi (ODTÜ) ile ortak düzenlenen ’Türkiye’de Arıtma Çamuru Yönetimi Eylem Planının Hazırlanması Projesi’ açılış toplantısına katıldı. Toplantıda bir konuşma yapan Bakan Özhaseki, çevre sorunlarının siyasi sınır, devlet sınırı, şehir sınırı, mülki idare sınırı filan tanımadığına vurgu yaparak, "Hepimizi ilgilendiriyor ve bu işe bütüncül anlamda bakmak icap ediyor. Böyle baktığımız zaman başarılı oluruz. Özellikle Sanayi Devrimi ve sonrasında kentlere doğru göç, büyük kentlerin oluşması ve büyük kentler oluşunca onların dışarı atmış olduğu atıkların bertarafı ciddi bir sorun olarak önümüze çıkıyor. Büyükşehirler başlayınca üretim hızlanınca ve tüketim de en hızlı biçimde tahrik edilip aşırı şekilde çoğalınca dışarıda karşımıza bir başka felaket çıkmaya başladı; atıklar. Bunları ne yapacağız? Bu konuyla ilgili Birleşmişi Milletler’in (BM) raporlarına bakıyoruz, yakından takip ediyoruz bakanlık olarak. şunlar söyleniyor: ’2050 yılında dünya nüfusu 9 milyara çıkacak’, tüketimin daha çok tahrik edildiği, daha çok tüketim, daha çok atık atılan bir ortam. Öyle olunca tabii ki bu bir takım sorunları doğuracak ve özellikle Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin beşinci raporunda birkaç konuya dikkat çekiliyor; ’1880 ile 2000 arasında 120 yıl içerisinde dünya yüzeyinin ısısı bir derece arttı’, 2 derece de tutabilirsek bizim için başarı ama 3 ve 4 derece kadar dünya yüzey ısısı artarsa felaketlere kapı açıklmış olur. İkinci bir konu var; son yüzyıl içerisinde denizlerin seviyesi 19 santimetre yükseldi" diye konuştu.
Bakan Özhaseki, yüzeydeki karbondioksit oranının son yüzyıl içerisinde yüzde 42 arttığını bildirerek, "Eğer bunlar artarak devam edecek olursa herhalde bir takım sıkıntılar bizi bekliyor ve bu sıkıntıları çözmek de çok kolay gibi gözükmüyor. Bunlar karşımıza doğa felaketleri olarak çıkabilir, bir takım canlı türlerinin yok olması olarak çıkabilir, doğal felaketlerin kapımıza olduğunu görmemiz gerekir. Bu gidişat nihayetinde insan canlı türünün bile yok olmasına sebebiyet verecek bir ortama doğru götürebilir. Dünya bu iş için bir çaba içerisinde, değişik anlaşmalar, sözleşmeler, o kadar çok toplantı yapılıyor ki, bu yıl içerisinde 12 tane büyük konferans vardı bütün Çevre bakanlarının katıldığı, bütün ülkelerin katıldığı, taraf olduğu toplantılar. Üniversitelerde toplantılar, paneller, sempozyumlar, konuşmalar, bilim adamlarının çabaları ve bizim de taraf olduğumuz birçok anlaşma var. Yapmamız gerekenler: Temiz su kaynaklarına ulaşım, dünyada 750 milyon insan şu anda suya ulaşamıyor. Biz su zengini bir ülke miyiz? Değiliz. Bir istatistik rakamı; bizde ne kadar akarsuyumuz varsa, temiz su olarak gördüğümüz hepsini toplayın Tuna’nın debisinin yarısı kadar. Kaynaklarımız belli. İnsanlarımızın yüzde yüzüne ulaşabiliyoruz, su kaynaklarını götürebiliyoruz" ifadelerini kullandı.
"BELEDİYENİN KAFASI HİZMETTE OLMADIĞI İÇİN ŞEBEKELERİ YENİLEMİYOR"
Su sıkıntısı çeken ilçe ve köylerin olduğuna dikkat çeken Bakan Özhaeski şunları kaydetti:
"Mesela ben kayyum atanan belediyelerin birkaçının raporunu aldım. Bir kaymakam arkadaşımız geldi, devlet bir ilçeye götürmüş 100 bin nüfusa yetecek kadar su vermiş. Belediyemizin alıp, şebekeleri döşeyip evlerimize ulaştırması lazım. Şebekeler çok eski, yine devlet döşemiş, daha sonra belediyenin kafası hizmette olmadığı için başka işlerde olduğu için hiç o tarafa bakmamış, şebekeleri yenilemiyor, saat de koymuyor. Saat koysa bir denetim olur, metre küpü beş kuruş dese o bile bir denetimdir. Siz 100 bin nüfusa yetecek suyu veriyorsanız devlet olarak gelip ilçenin girişinden serbest bıraktığı için oradaki ilk insanlar alıyor suyu bahçelerine hoyrat bir şekilde bırakıyorlar, sular sabaha kadar bahçelerinde akıyor. Nüfusun en fazla yüzde 10’u filan istifade ediyor bu işten, yüzde 90’ı susuz. Biraz sıkı denetim yaptıklarında, baş taraftaki o musluklar kapatıldığında aşağıdaki vatandaşa haftada bir defa su gidiyor o da gece yarısı. Bu bir tehlike, bunun planlı ve denetimli verilmesi lazım, hoyrat kullanamayız bunu biz."
"ŞU ANDA 930 TANE ARITMA TESİSİ VAR"
İkinci bir sıkıntının da yüksek olan kayıp kaçak oranları olduğunu söyleyen Bakan Özhaseki, "Dün Malatya’da tüm Sular İdaresi’nin toplantısı vardı. Malatya Büyükşehir Belediyesi çok da başarılı bir belediye. MASKİ Genel Müdürü çıktı sunum yapıyor, kayıp kaçak oranlarını verdi, yüzde 70. Bu nasıl bir hoyratlıktır, bu nasıl bir israftır? Suyun yönetilmesi lazım, yönetmezsek bizi bir felaket bekliyor kapıda. Hala birçok yerde sokak çeşmeleri durmadan akıyor, hortumlar dayanıyor, arabalar yıkanıyor ve çok kötü bir şekilde kullanmaya devam ediyoruz. Halbuki bizim inançlarımızda böyle bir şey yoktur, peygamberimiz öyle bir şey söylemiyor. ’Irmağın başındaysanız bile az kirletin’ diyor. Fakat nasıl oluyorsa bir hoyratlık sardı bizi, böyle gidiyoruz. Kanal işinde de başarılıyız, o konuda belediyelerin bulunduğu yerlerde yüzde 90’a kadar başarılıyız. Şu anda tam 930 tane arıtma tesisi var ve belediye nüfuslarının yüzde 80’inin dışarı atmış olduğu atık suların yüzde 80’inini temizliyoruz, bu iyi bir sonuç. Şu anda düzenli depolanan 81 tane ciddi katı atık bertaraf tesisi var. Belediye nüfuslarının 50 milyona tesadüf eden bölümünde katı atık tesisleri var. Bakanlık olarak bir hedef koyduk; 2023 yılına kadar su işini bir denetim altına alacağız, kayıp kaçakları en aza düşüreceğiz sonra da mutlaka bütün belediyelerin topluca kullanım yerlerinde bir atık su arıtma tesisi olacak. Bin 501 tane daha arıtma tesisinin yapılması lazım" şeklinde konuştu.
8 YIL İÇİNDE BİN 500 TESİS
Yüzüncü yıla varırken gururla ve dimdik durabilmek için bakanlık olarak yapılması gereken işlerin başında bin 501 tesis yapmanın olduğuna işaret eden Bakan Özhaseki, "Bin 501 tesis 8 sene içerisinde yapılacak, 234 tanesinin ihalesi yapıldı, bir kısmı açıldı, bir kısmı açılıyor, önümüzdeki yıllarda da her yıl 150-200 tanesini tamamlayarak bitireceğiz. Belediyelerimizden bir gayret olduğunda yüzde 45’e kadar hibe kredi temin ediyoruz. Geriye kalan kısmında da eğer belediyenin gücü yoksa İller Bankası kanalıyla uzun vadeli en düşük faizli kredi şeklinde finans temininde bulunuyoruz ki arkadaşlarımız işe başlasınlar biz de destekleyelim işi yapsınlar. Ankara’dan her şeyi planla şehir planları bile Ankara’dan yap, bu doğru değil, merkezinde, yerelde, o yörenin insanları, seçilmiş insanlar çalışacaklar, kendi yörelerinin bütün özelliklerini kendileri bilirler, gerekirse biz proje yapımında yardımcı olacağız sonra baş tutacaklar biz de destekleyeceğiz, sonucu alacağız. Bu konuda 38 milyar gibi bir kaynak gerekiyor, onun da yollarını buluyoruz. Biz ayrıca da zaten bütün arıtma tesislerinde yüzde 50’ye varan enerji desteğini verdiğimizi herkes biliyor, enerjide ne kadar ne kullanılıyorsa bizden yüzde 50’sini alıyorlar" açıklamalarında bulundu.
"DÜNYAYI KİRLETEN ÜLKELER, ÇEVRE ANLAŞMALARINA İMZA ATMIYOR"
Arıtma çamuru ile ilgili havza bazlı çözümün de sorunu çözmediğine ve doğru olmadığı kanaatine vardıklarını ifade eden Bakan Özhaseki, "Türkiye’deki tüm atık su arıtma tesislerinde biriken çamurların nasıl toplanacağı? Nasıl bertaraf edileceği? Ondan nasıl istifade edileceği hususunun tek elden yönetilmesinin doğru olduğu kanaatine vardığımız için bugün buradayız. Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ne güveniyoruz, bizim göz bebeğimiz bir üniversite. Bu konuda bulabileceğimiz en iyi ortak ODTÜ olur diye düşündük ve işe başlıyoruz. Buradan çıkacak sonuçlarla da uygulanabilir bir yönetim planı ortaya koyacağız. Ülkemiz aslında çevre anlaşmalarının birçoğuna da taraf. Dünyayı kirleten ülkelerin birçoğu bundan kaçınıyorlar. Sera gazıyla ilgili ve iklim değişikliği ile ilgili kirletenler, Amerika yüzde 23 civarında imza atmıyor, Hindistan, Çin vesaire üç ülke yüzde 25 civarında kirletiyor imza atmıyor. Avrupa Birliği’nde bir gayret var. Bizim kirletmemiz binde 4 gibi gözüküyor, o haldeyken taraf olmuşuz ve imza atmışız. Geçtiğimiz günlerde Paris’te Çevre Bakanları toplantısında bunu gündeme getirdikten sonra, biraz da sitem olsun diye söyledim onlara. Bakın ülkemiz birçok sıkıntıyla uğraşıyor, bulunduğumuz coğrafyanın etrafı ateş çemberi, sizin gibi rahat ülkeler değiliz, etrafımızdaki bütün ülkeler yanıyor, 2 milyon 700 bin mülteci gelmiş, bunlara 15 milyara yakın para harcamışız, içeride bir de darbe teşebbüsü ile karşı karşıya kalmışız. Senelerce yüzümüze gülen, içimizde oturan, hoşgörüden, hizmetten bahseden, dışarıdaki 170 ülkede Türk dostu yetiştirmekten bahseden, bırakın Türkiye’deki insanlar arasındaki barışı, hoşgörüyü, dinler arası diyalog vesaire diyerek daha büyük kapsamlı bir işten bahseden insanlar bir gecede kurt insan haline dönüştüler" değerlendirmesinde bulundu.
"Aklımıza gelir miydi? Benim şahsen gelmezdi" diyen Bakan Özhaseki, şunları kaydetti:
"Tanıdığım kadarıyla o insanların bir gece de kurt adama dönüşecekleri aklımın ucundan bile geçmezdi. Bir gecede kurt adama dönüştüler. Meclis bombalandı, insanların üzerine kurşun sıktılar. Allah korusun başarılı olsalardı Türk milleti diye bir millet herhalde kalmazdı. İç savaş da çıkardı, biterdik, tükenirdik. Böyle bir darbe teşebbüsü ile de uğraşıyoruz, sonra gelip burada iklim değişikliği sözleşmelerinde, sera gazı salınımıyla ilgili anlaşmalara taraf oluyoruz kendimizi de bağlıyoruz. Bu sitemimi de maruz görün dedim, şimdi 10-20 yıl sonra olabilecek iklim değişikliği neticesinde canlıların hayati tehlikesi var diyerek şu konuşmaları yapıyoruz ama şu anda bile denizlerde küçücük çocuklar boğuluyor, niye bu kadar duyarsızsınız siz? Binlerce insan evinden, yurdundan olmuş kolay mı şöyle bir düşünün? Birileri demiş ki filan denize ulaşırsan oradan filan adaya gidersin, biner dolar ödersin oradan da Avrupa’ya kapağı atarsın kurtarırsın. Ya 30 sene sonra olabilecek bir tehlike için bugün toplanıp çabalıyoruz da şu anda şu ölen insanlara niye gözünüzü yumuyorsunuz bu kadar? Ara ara bir takım derneklerin bir fok balığı üzerinde veya denizdeki balığın ölümü üzerindeki çabaları görünce mutlu oluyorum. Ne güzel insanoğlu çok duyarlı hale gelmeye başladı. Oraya elbette duyarlı olalım ama şurada insanlar denizde hala boğuluyor, bombaların altında can veriyorlar. BM toplantısında bu konu gündeme getirildiğinde binlerce kilometre öteden gelip orada vekalet savaşı sürdüren bir ülkenin temsilcisi konuşmacıya diyor ki; ’Ben vaaz dinleseydim kiliseye giderdim, konuşma’ diyor, yazıklar olsun size."
"KALKINMAYI DA EKONOMİYİ DE YOLUNA KOYMAYA ÇALIŞIRIZ..."
Bu olanlara artık göz yumulmaması gerektiğine vurgu yapan Özhaseki, "Biz bu konuda doğru yaptığımız kanaatini taşıyoruz, ülke olarak bizde vicdan, merhamet var, bu bizim kadim bir geleneğimiz, bundan da vazgeçmeyiz. Evet onlara da sahip çıkarız, bu ülkenin tabii kaynaklarına da sahip çıkarız, kirletilmesine de mani olmaya çalışırız, uluslararası sözleşmelere de taraf oluruz asla Batı’dan korkmayız öyle bir niyetimiz zaten yok ve mücadelemizi sonuna kadar her alanda sürdürürüz. Kalkınmayı da ekonomiyi de yoluna koymaya çalışırız, dört bir alanda adeta savaş veririz" dedi.
(İHA)