Bursa’da 15 Temmuz Demokrasi Meydanı’nda düzenlenen törende, 1,1 milyar liraya mal olan 161 tesisin toplu açılışını yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, halka hitap etti. Erdoğan, “Eğitimde Bursa’ya 100 trilyon lira yatırımla 666 derslik yapıldı. Gençlik ve sporda 36 trilyonluk yatırım yapıldı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Enerji Bakanlığı’nın çeşitli hizmet birimleri ve tesisleri tamamlandı. Bütün bu eserlerin açılışını resmen gerçekleştiriyoruz. Bursa Büyükşehir Belediyesi 402 trilyonluk yatırımla hafif raylı sistem için 60 tramvay ve 12 aracı şehrimize kazandırdı. Yol ve altyapı çalışmaları, restorasyon, çevre düzenlemeleri, otopark spor tesisleri, gölet ve sulama tesisleri hizmet binaları, öğrenci yurdu ve su depolarıyla büyükşehirin Bursa’ya kazandırdığı 759 trilyon liralık yatırımın açılışını yapıyoruz. Bursa bir değişim ve dönüşümün içerisinde, bütün ilçeler adeta ayağa kalkıyor. Bütün bu eser ve hizmetlerimizin hayırlı olmasını Allah’tan temenni ediyorum. Bu eserlerin şehrimize kazandırılmasında emeği geçen tüm kurumlarımızın yöneticilerini tebrik ediyorum” dedi.
“MİLLETİMİZ NE KADAR ASİLSE DÜŞMANLARIMIZ DA MAALESEF O KADAR KALLEŞ”
“Ülkemiz ne kadar güzel, milletimiz ne kadar asilse düşmanlarımız da maalesef o kadar kalleş” diyen Erdoğan, “Saldırı her zaman dışarıdan gelmiyor. Bazen en büyük ihanetler içeriden çıkabiliyor. İdam konusunda ben milletimle aynı düşünüyorum. Parlamentodan geçtiği anda bana geldiğinde ben bu kararı onaylarım. Çünkü devlet kendisine karşı işlenen suçları af yetkisinde. Yoksa, kişilere karşı işlenen suçu devlet olarak biz affedemeyiz. Bu milletin önüne duvar gibi örülen çok yanlış var. Tek parti döneminde yapılan en büyük yanlış, geçmişi, tarihî, medeniyeti ile bağlarının zayıflatılmasıdır. Bugün biz Suriye deyince, Irak deyince, Kırım deyince, Batı Trakya, Bosna deyince birileri sanki uzaydan gelmiş gibi yüzümüze bakıyor. Hatta daha da ileri gidip tam bir cahil cesaretiyle Türkiye’nin Irak, Bosna ile ilişkisi ne olabilir diyorlar. Halbuki bu coğrafyalar bizim canımızın birer parçasıdır. Antep ile Halep’i, Rize ile Batum’u, Edirne ile Gümülcine’yi, Bursa ile Üsküp’ü birbirinden farklı düşünmek mümkün mü? Bu şehirler fiziki olarak başka ülkelerin sınırları içindedir. Ama bizim gönül sınırlarımız oraları kapsayacak şekilde geniştir. Ah benim yeşil Bursalı kardeşlerim! ‘Ellerin yurdunda çiçek açarken, / Bizim ile kar geliyor gardaşım. / Bu hududu kimler çizmiş gönlüme? / Dar geliyor, dar geliyor gardaşım.’ Gönlüme dar da gelse de, biz her ülkenin fiziki sınırlarına saygı duyuyoruz. Hiçbir ülkenin egemenlik hakkıyla ilgili en küçük sorunumuz bulunmuyor. Bizim derdimiz, oralarda yaşayan kardeşlerimizin, ecdat yadigarlarının korunmasıdır. Bizim bütün bu coğrafyanın her köşesinde atalarımızın ayak izi, alın teri, döktüğü kan, yattığı mezar var. Dünyanın 30 ayrı ülkesinde bizim şehitliklerimiz var. 30 ayrı ülkede. Bunlar bizden kopuk olabilir mi? Ayrı olabilir mi? Bizim oraları hissetmememiz mümkün olabilir mi? Öyle bir karanlık dönem ki, kayıpların sayısını çıkaramamışız. Bu Sinan Paşa’yı restore etmek hamdolsun bize nasip oldu. Cezayir’den Prizren’e kadar her yerde aynı ifadeyi görüyoruz. Geçtiğimiz 100-150 yılda yaşadığımız acı ve kayıpları yüreğimize gömmüş bir milletiz. Bu acılar burada. Bunu unutamayız. Bizim kültürümüz, yaşadığımız sıkıntı ne kadar büyük olursa olsun, böyle vakur bir duruş sergilememizi gerektiriyor. Onun için duygularımızı, ağıtların, türkülerin, manilerin satırları arasında inceden inceye ifade etmişizdir. Birileri de çıkmış bize geçmişimizi toptan unutturmaya çalışıyor” diye konuştu. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz unutsak da tarih unutmuyor. Karşımızdakiler hiç unutmuyor. Maalesef bir dönem bu büyük milleti -bu millet sıradan bir millet değil- kendi tarihinden, kendi geçmişinden koparmak için kasıtlı bir politika izlenmiştir. Uzun yıllar boyunca öyle çarpık bir eğitim sistemi uygulanmıştır ki, ilkokul, ortaokul, lisede okuduğu kadar tarihinden haberdar olan evladımız, bu ülkenin, bu milletin geçmişinin 90 yıldan ibaret olduğunu sanıyor. Bize ne okuttular biliyor musunuz? Yat, yat; uyu, uyu; uyu, yat. Bizi öyle yetiştirmeye çalıştırdılar. Uyuya uyuya bir nesil, olsa olsa karpuz tarlasında karpuz büyür. Böyle bir çarpık durumla bizi karşı karşıya bıraktılar”.
"DEVLET TARİHİMİZ CUMHURBAŞKANLIĞI FORSUNDA TEMSİL EDİLEN 16 DEVLETİN TARİHİDİR"
“20 milyon kilometrekareden 780 bin kilometrekareye nasıl geldik?” diye soran Erdoğan, "Uzun dönemde Türkiye’ye ismini veren Anadolu Selçukluları, ardından tarihin en büyük devletlerinden birisi olan Osmanlılardır. Biz nereden 780 bin kilometreye geldik? 20 milyon kilometrekareden 780 bin kilometrekareye geldik. Nereden nereye? Daha şurada, 8-9 yıl öncesi sıkıştığımız yer burası. Ama cumhuriyetin ilanıyla, 8-9 yıl öncesine gittiğimizde yapı ortada. Yine nereden nereye geldik. Aynı dönemlerde muhtelif yerlerde hüküm sürmüş Türk beyliğini saymıyorum. Cumhuriyet bizim ilk değil, son devletimizdir. Bu devletin sınırlarını gönüllü olarak kabul etmiş de değiliz. Unutulmamalıdır ki, cumhuriyeti kuran kadronun çok önemli bir bölümünün dahi doğduğu, büyüdüğü topraklar yeni devletimizin sınırları dışında kalmıştır. Bunu Bursalılar çok iyi bilir. Uzun zamandır yaşadığımız kesintisiz savaşların, kayıpların etkisiyle biraz nefes alabilmek için o dönemde buna tamam denmiş olabilir. Asıl yanlış, dönemin tartışmalı şartları içinde yapılan bu fedakarlığa teslim olup, devlet ve toplum hayatını buna göre inşa etmeye kalkışmaktır. Biz bunu kabul etmiyoruz. Bu yanlış tarih ve medeniyet algısından vazgeçilmesi gerektiğini söylüyoruz. Devlet tarihimiz, cumhurbaşkanlığı forsunda temsil edilen 16 devletin tarihidir. Oradaki yıldızların her biri bir devleti ifade eder. 2200 yıllık bir geçmişe sahibiz. Coğrafyamızdaki varlığımızın mihengi, 1071 Malazgirt Savaşı ve hemen ardından 1075 yılında kurulan Anadolu Selçuklu Devleti’dir. Bu yıl cumhuriyetimizin 93. yıldönümü ile birlikte Anadolu Selçuklu Devleti’nin 941, Osmanlı’nın 717. yıl dönümlerini kutluyoruz. Bunların hepsi de Türkiye başlığı altında kurulmuş, yaşamış devletlerdir. Bursalılar, bir ifade kullanırlar, tencere kapağını bulmayınca kaynamaz diye. Anadolu coğrafyası ile bizim milletimiz buluşunca, tarihin en büyük devlet ve medeniyetlerini bu topraklarda inşa ettiler. Anadolu’dan yayılan ışık dört bir yanı aydınlattı. Bugün Balkanlar’da, Ortadoğu ve Avrupa’da, Türk ifadesi, Müslüman, hatta İslam kavramı yerine kullanılır. Bu bölgelerde Türk sözü duyarsanız, kökeni ne olursa olsun bütün Müslümanları kast ediyordur. Coğrafyamıza verilen Türkiye ismi bizim için gurur kaynağıdır” şeklinde konuştu.
Milli eğitimi ideal hale getireceklerini, yeni dönemdeki hedeflerinin bu olduğunu ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Artık yeni nesillere tarihimizi, kültürümüzü, medeniyetimizi bu hakikatler ışığında öğretmeli, eğitim vermeliyiz. Milli Eğitim Bakanımız burada, müfredat ona göre hazırlanıyor. Gençliğimizi yetiştireceğiz. Adı milli. Milli eğitim sistemimiz hem millilik, hem de eğitim ve öğretim boyutuyla ideal hale gelmeden hiçbir meseleyi çözemeyiz. Yeni dönemde önceliğimiz inşallah bu olacaktır”.
“EN KARARLI DİRENEN ŞEHİRLERDEN BİR TANESİ DE BURSA OLMUŞTUR”
Bursa’nın hem maddi, hem de manevi anlamda kurucu şehir olduğunun altını çizen Erdoğan, ”İznik, bu toprakları Türkiye ismi ile buluşturan Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurulduğu yerdir. Osmanlı, temelleri Söğüt’te atılan, Bursa’nın fethiyle rüştünü ispat etmiş bir devlettir. İstiklal Savaşı’na girerken bu şehrin taşıdığı mana, 1907 yılındaki gazetede şöyle ifade ediliyor: ‘Bursa, bizden maddeten uzaklaşan Mekke’nin, Medine’nin içimizde kalan son timsalidir’. 15 Temmuz gecesi Fethullahçı Terör Örgütü mensupları darbe girişimine kalkıştığında, buna en kararlı direnen şehirlerden bir tanesi de Bursa olmuştur. Darbecilere karşı en sert tepkiyi askerî ve mülkî yöneticiler gösterdi. Bir albayın cebinde ele geçirilen görev listesi, o gece savcıların ve hakimlerin FETÖ’ye karşı başlattığı operasyonun temel belgesi olmuştur. Bursa’nın manevi muhafızlarının o gece şehrimizi ve ülkemizi yalnız bırakmadıklarına yürekten inanıyorum. Sizlerle bir araya geldiğimiz meydanın adını 15 Temmuz Demokrasi Meydanı olarak değiştirmenizi kadirşinaslık örneği olarak görüyorum” dedi.
“BİZ DEVLET OLARAK ADİL DAVRANIYORUZ”
FETÖ’ye karşı adil davranıldığını söyleyen Erdoğan, “FETÖ’nün FETÖ denen ihanet çetesi, kurumlarda örgütlenip arkasına dışarıdan destek bulunca, bu vatanı esir alacağını sandı. Bursalılar ne diyor? Alçak yerin tepeciği dağ görünür. Bunlar da 3-5 kişi bir araya gelince, kendilerini dev aynasında görmeye, bu kibirle sağa sola saldırmaya başladılar. İşte bir şeyi hesap edemediler. Zannettiler ki, biz 40 yıl silahlı kuvvetlerde örgütlendik, poliste örgütlendik, yargıda örgütlendik, devletin kurumlarında örgütlendik. Öyleyse biz istediğimiz gibi yapıp Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ele geçireceğiz. 17-25 Aralık’ta denediler, olmadı. Ondan sonra 15 Temmuz’da, 3-4 günlüğüne tatile gitmiştim. Bir Bursalı kardeşimizin mekanındaydım. Orada bizi öldürmek için Marmaris’te adımı attılar. Fakat bir şey bilemiyorlardı, zannediyorlardı ki her şey teknoloji, silahtır. F16’dır. Helikopter, tanklar, toplar, silahlar zannediyorlardı. Şunu bilmiyorlardı? Hesapların üzerinde bir hesap vardır. O hesap da Allah’ın hesabıdır. Bunu bilmiyorlardı. Ondan hoca falan olmaz. O bu ümmeti birbirine düşürdü. Bu milleti birbirine düşürdü, anneyi evladından kardeşi kardeşten ayıracak kadar bir alçak. Bunu yaptı. Şimdi de hepsi toparlandılar. Tek tek adalete hesap veriyorlar. Biz devlet olarak adil davrandık, adil davranıyoruz. Yoksa bizim askerimiz jandarmamız, polisimiz, bunlar ormana kaçtıkları zaman, Marmaris’te yakaladıkları yerde öldürebilirlerdi. Ama öldürmediler. Aldılar, yargıya teslim ettiler. Bu millet bu kadar asil" dedi.
"241 ŞEHİDE KARŞILIK O KATİLLERDEN 39’U ÖLDÜ"
Darbecilerin şimdi de mağduriyet istismarına bel bağladığının altını çizen Erdoğan, "Bak o katillerin içerisinden 39 tane ölen var. Ama benim 241 şehidim var. 2 bin 194 gazim var. Birileri diyor ki; bunlara biraz zulmediliyor. Ne zulmü be? Her şey adaletle götürülüyor. Hatalar varsa, yanlışlar varsa, bunları da devletimiz her an düzeltmeye hazır. Ama adalete verdikleri hesap yetmeyecek. Bu ihanet çetesinin mensuplarının bütün ömürleri millete hesap vermekle geçecek. Bunu da biliniz. Açık konuşuyorum, ben şahsıma yönelik her türlü saldırı, ihaneti, her türlü hakareti affedebilirim. Milletime, ülkeme yönelik hiçbir ihaneti şahsen affetme, görmezden gelme, üstünü örtme hakkım yoktur. FETÖ millete ihanet etmiştir. Ülkeye, kutsallarımıza ihanet etmiştir. FETÖ’yü affedebilir miyiz? Bu örgütün mensuplarını affedebilir miyiz? Bunca hadiseye rağmen bu örgütün içinde kalanları affedebilir miyiz? Bunun için FETÖ ile kökünü kurutana kadar mücadele etmek boynumuzun borcudur. Eline silah almamış olabilir, eline silah alanların hepsi de gücünü onlardan alabilir. Kanser virüsü gibi bunlar. Bu vücudu temizlememiz lazım. Metastaz yapmış. 17-25 Aralık hadisesine kadar bu örgütün gerçek yüzünü görmeyenleri anlayışla karşılamak mümkündür. Ama 17-25 Aralık’tan sonra örgütün içinde kalmaya devam edenler, ne yaptıklarını, niçin yaptıklarını bilerek, bedelini göze alarak bu tercihte bulunmuşlardır. 15 Temmuz’a rağmen samimi pişmanlık ortaya koymayan, bildiklerini anlatmayan ne kadar örgüt mensubu varsa asla masum değildir. Türkiye’de ey FETÖ örgütüne mensup olan veya onlarla bağlantısı olanlar! Eğer sizler gelip bildiklerinizi anlatmayacak olursanız, kusura bakmayın, sizi nerede olursa olsun alır cezaevlerine tıkarız" diye konuştu.
"GÖNLÜNÜ O ŞARLATANA TAPULAYANLAR MASUM DEĞİL"
Gönlünü ve zihnini Pensilvanya’daki şarlatana tapulayanların masum olmadıklarını ifade eden Erdoğan, "Çünkü o gece İstanbul’da, Boğaz köprüsü, Saraçhane, Ankara, Gölbaşı’nda özel harekat merkezinde, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, Genelkurmay çevresinde milleti katledenlerden bunların bir farkı var mı? Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin etrafında 29 şehidimiz var. 36 gazimiz var. Bizim özel harekatta 56 şehidimiz var. Aslan gibi delikanlılarımız orada şehit oldular. Zihnini ve gönlünü Pensilvanya’daki şarlatana tapulamış olanların bu milletle, bu ülkeyle bir irtibatı kalmamıştır. Tespit edilenler zaten adalet önünde hesap veriyorlar. Henüz tespit edilememiş olanlara sözüm şudur; artık bu milletin yakasını bırakın. Bu milletin sırtındaki kambur olmaktan vazgeçin. Dikkat ediniz, bu musibetten kurtuldukça Türkiye’nin önü aydınlanıyor. Suriye ve Irak’ta olanları görüyorsunuz. PKK terör örgütüne karşı tarihimizin en etkili operasyonlarını gerçekleştiriyoruz. Suriye’de aynı şekilde. Cerablus Rai ve Dabık Elbab’a doğru yürüyoruz. Bütün mesele, Irak Musul’da kurulmaya çalışılan mezhep savaşı senaryosunu bozmaktır. Ekonomide umut verici gelişmeler peşpeşe geliyor. Adaletten emniyete, ordudan dışişlerine bütün devlet kurumları asli görevlerine odaklandılar. Çünkü ortada fitne çıkartan, haksızlıklarla insanları birbirine düşüren, ülkenin içinde 5. kol faaliyeti yürüten örgüt kalmadı. Bugün Türkiye 15 Temmuz sabahından daha güçlüdür” diye konuştu.
(İHA)