AK Parti Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar, katıldığı bir televizyon kanalında ülke gündemindeki konularla ilgili değerlendirmede bulundu. Milletvekili Tayyar, Vatan Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Emekli Albay Hasan Atilla Uğur’un FETÖ’cülerin ikinci kez darbe girişiminde bulunacağı, Kıbrıs’ta yaklaşık 10 bin İngiliz askerinin beklediği, aşiretlerin kredi borçlarının ödendiği yönündeki iddiaları komik bulduğunu söyledi. Şamil Tayyar, “Önce lafı söyleyen kişiye bakmak lazım. Lafı söyleyen Albay Hasan Atilla Uğur. Bir dönem jandarmada, istihbarat başkanlığı yapmış bir kişi. Görev yaptığı dönem Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidar yıllarının ilk dönemine denk gelir. AK Parti karşıtı, derin tezgahların, komploların olduğu, siyaseten itibarsızlaştırma çalışmalarının yoğun olduğu bir süreçtir. Hani genç subaylarının rahatsız manşetlerinin atıldığı bir dönemdir. O dönemde en kritik yerde görev yapan bir istihbaratçıydı. Hasan Atilla Uğur Ergenekon sanığı, uzun süre cezaevinde kaldı, yargılandı. Ama maalesef FETÖ’nün bu memlekete verdiği en büyük zararlardan biridir. Süreci sulandırdığı için Türkiye yakın karanlık tarihi ile hesaplaşma fırsatını kaçırdı. O süreçte elbette masum ve mağdurlar vardı. Ama günahı hayli bol olanlar da vardı. Onlar bile bugün, birer masum ve kahraman gibi bizim karşımıza rahatlıkla çıkabiliyor” dedi.
“ÖCALAN’IN MESAJINI ASKERİ HELİKOPTER İLE KANDİL’E TAŞIYAN VATAN HAİNLERİ VARDI”
Milletvekili Şamil Tayyar, ilginç bir iddiada bulunarak, kritik bir soru sorarak Albay Uğur’dan cevaplamasını istedi. “Görev yaptığı sürece Abdullah Öcalan’ı sorguladı. Kaldı ki kendisi de söylüyor. O döneme ait çok fazlaca, zihinleri bulandıran durum var. Bunlardan birisi de PKK’nın Kandil’de 1 Haziran 2004 günü aldığı savaş kararıdır. PKK’nın 2000 yılında aldığı eylemsizlik kararı aşağı yukarı 4 yıl sürdü. Hatta 4 yıldan biraz daha az. 1 Haziran 2004’te Kandil’de PKK yönetimi toplandı ve savaş kararı aldı. PKK’nın savaş kararının alınmasında o dönemin derin devletinin de etkisi vardı. Hatta İmralı’dan Abdullah Öcalan’ın mesajını askeri helikopter ile Kandil’e taşıyan vatan hainleri vardı. Şimdi o dönemde Abdullah Öcalan’ı sorgulayan ve Jandarma’da İstihbarat Başkanlığı yapan Hasan Atilla Uğur, kendisi aynı zamanda Bursa’da görev yaptı. Yani İmralı’nın bağlı olduğu komutanlardan birisiydi. O mesajın Kandil’e nasıl ve kimler tarafından ulaştırıldığı iddiasına da bu Albay’ın mutlaka açıklık getirmesi gerekir. Şuanda kendisi de bir televizyon kanalında. O kanalda programı yönetin de bunu O’na sorması gerekir diye düşünüyorum. O döneme ilişkin soru işaretlerine cevap bulmadan Hasan Atilla Uğur’un, bugün böyle bir kahraman edasıyla, yüksek perdeden yaptığı kestirimlerin hiç kimseye faydası yok” ifadelerini kullandı.
“AŞİRETLER ÜZERİNDEN BİR ALGI OPERASYONU YÜRÜTÜLÜYOR”
Tayyar, Albay Uğur’un İngilizlerin aşiretlerin kredi borçlarını ödediği iddialarına karşılık ise aşiretler üzerinden algı operasyonu yürütüldüğünü kaydetti. Tayyar, “Açıklamalar dikkatlice okunduğu zaman satır aralarında ciddi soru işaretleri olduğunu görüyoruz. ‘İngilizler geldi, aşiretlere para ödediler, tüm kredi borçlarını ödediler, trilyonlarca lira’ diye. Bunlar duyumla olmaz, nokta atışı yapıyorsanız, bunları ispatlamanız gerekir. Aşiretler üzerinden bir algı operasyonu yürütülüyor. Maalesef, bu Albay da bu operasyonun parçası gibi gözüküyor. Bu iyi niyetle yapılmış bir açıklama değildir. Aşiretler bizim Doğu ve Güneydoğu’da devletin yanında duran kitlesel gruplar, şuanda PKK ile en ciddi mücadeleyi veren gruplardır. Korucuların da önemli bir kısmı aşiret mensuplarıdır. Mardin’den Hakkari, Şırnak’a kadar bir çok bölgede devletle beraber bu aşiretler mücadele ediyor. Bu açıklamadan sonra ne oldu biliyor musunuz. Doğu ve Güneydoğu’da PKK’ya karşı mücadele eden ve savaşan tüm korucu aşiretler, İngilizler tarafından satın alınmış birer hain olarak ilan edildi. Bu aslında PKK’yı kutsamak demektir. Bir taraftan PKK karşıtı gibi gözüküyorsunuz, diğer taraftan ise PKK karşısında direnen tüm grupları da satılık olarak görüyorsunuz. Halen daha 2004’teki bazı askerler aracılığıyla PKK’ya savaş ilan ettirildiği iddiaları ortada dururken. Bu bir tamamen algı operasyonudur” şeklinde konuştu.
“İKİNCİ DARBE ÇIKIŞI KURUMLARI ELE GEÇİRME OPERASYONU”
Tayyar, Atilla Uğur’un çıkışının bazı kurumları ele geçirme operasyonu olduğunu ileri sürerek, “Ayrıca bu yapay korkular üzerinden bazı kurumları ele geçirme operasyonudur. Hasan Atilla Uğur, Eski derin devletin yeni MİT müsteşar adaylarından birisidir. Bir ara Levent Göktaş’ı, Ergenekon sanığı, onu gündeme getirdiler. Şimdi birileri, Hasan Atilla Uğur’un PR’ını yaparak, MİT müsteşarlığına aday olarak çıkarıyorlar. Son dönemde bu açıklamaların buna ilişkin de bir PR çalışması olduğunu düşünüyorum. Bu yönde baktığımızda, hesabın ne kadar büyük olduğunu çok iyi görüyoruz. Mesele hükümeti ya da devleti uyarmak değil. Yapay korkularla, devletteki iktidarı yeniden ele geçirmektir” ifadelerine yer verdi.
“TÜRKİYE FETÖ İLE ETÖ ARASINDA SIKIŞTIRILMAMALIDIR”
Tayyar, Türkiye’de her 10 yılda bir devlet içerisindeki iktidarın değiştiğini savunarak, FETÖ’cülerin temizlenmesi için ETÖ’cülerin devleti ele geçirmesine izin verilmemesini istedi.
Tayyar, “Ben genel olarak siyaset tarihimize baktığımızda, Türkiye’de ortalama 10 yılda bir devlet içerisindeki iktidar el değiştirdiğini görüyorum. Hükümette kimin olduğunun önemi yok. Devlette iktidar yeniden el değiştirdi. 10 yıl önceki hainler bu gün kahraman, o günün vatanseverleri bu günün hainleri. 10 sene sonra Türkiye hangi sarkaçta neyi tartışacak onu bilmiyoruz. İpuçları var, onu görüyoruz. Hızlı bir şekilde devleti yeni bir aksa evirmek isteyen grupların, MİT gibi kritik müesseseleri ele geçirme gayretlerinin son dönemde yoğunlaştığını görüyoruz. Bu çok tehlikeli süreç. Bu nedenle FETÖ ile sonuna kadar mücadele edeceğiz ama FETÖ’nün yerine yeniden ETÖ’yü de ikamet etmenin de bu memleket için ihanet olacağını söylemek istiyorum. Türkiye, FETÖ ve ETÖ arasında sıkıştırılmamalıdır ve böyle bir riskle karşı karşıyadır. Buna da hızlı bir şekilde refleks gösterip, tavır almalıyız” dedi.
“FETÖ OPERASYONLARI SULANDIRILIYOR”
Devleti ele geçirme çabaları nedeniyle FETÖ operasyonlarının da sulandırılmak istendiğini ifade eden Tayyar, “Aksi halde 5 sene sonra 10 sene sonra dejavu halinde oluruz. ‘Ne oluyor, biz bu filmi görmüştük’ deriz. Bugün bir haber düştü. Burhaniye’de FETÖ’cülere ait olduğu iddia edilen Coşkun Koleji’nin altında topraktan 240 tabanca çıkıyor. Kuru sıkıymış gerçi. Bir anda geçmişte Ergenekon sürecinde topraktan çıkan silahları hatırlattı. Birileri bu süreci sulandırmak için yine bir şeyler mi yapıyor. 8 Şubat 2009’da Ergenekon, torba dava olmasın diye yazı yazmıştım. Tarih 2009. Biz aynı riski burada da görüyoruz. Bu süreci birileri sulandırmak isteyebilir, sulandırıldığı zaman Ergenekon sürecine benzer süreç yaşanabilir” şeklinde konuştu.
“3 ŞUBAT’TA BEN DE BİR ÇIKIŞ YAPMIŞTIM”
Kendisinin de 3 Şubat’ta bir darbe girişimi olabileceği yönünde çıkış yaptığını hatırlatan Tayyar, bunu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile de paylaştığını ifade etti. Bu çıkışında hiçbir manipülasyon olmadığını vurgulayan Tayyar, “Sıkıntıyı görüyorduk, riski görüyorduk. Bu değerlendirmeyi yapmamıza sebep olan çok önemli ipuçları vardı. Manipülasyon falan yok. Devletin yanında yer almış, PKK’ ile mücadele eden aşiretler üzerinden farklı bir operasyon çekiliyor. Bizim itirazımız bu. Türkiye bu iddialarından vazgeçmediği sürece yani ‘Suriye’de bende masanın etrafındayım, söyleyecek sözüm var, bir PKK koridoru kurduramazsın, bunu yapmak istersen müdahil olurum diyen, sen istedin diye Rusya ile sen istedin diye ilişkimi bozmam, Rusya benim için önemli partnerdir’ dediği sürece, bu coğrafyayı sırtına alıp, başka bir yere de taşıyamayacağına göre, Türkiye her zaman bir risk ve tehditle karşı karşıyadır” şeklinde konuştu.
“RİSK HALEN SÜRÜYOR”
Tayyar, darbecilerin hedeflerine ulaşamadığı için riskin halen devam ettiğini sözlerine ekledi. Tayyar, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti 15 Temmuz’dan sonra bu risk ve tehdidi çok iyi okuyarak, analiz ederek, okuyarak, tedbirlerini almak zorundadır. Buna ilişkin çok önemli tedbirler de aldı. Bir risk vardı, darbe tehdidi vardı. Biz de defalarca dile getirdik. Ama darbenin bu şekilde kanlı ve vahşice yapılacağına ilişkin herhalde hiç kimsenin kanaati yoktu. Eğer bu darbeye teşebbüs edenler, amaçlarına ulaşamadıysa ve dertleri hale devam ediyorsa, mutlaka Türkiye’yi hizaya getirmek için yollarına devam edecekler” ifadelerine yer verdi.
“YALANCI ÇOBAN HİKAYESİNE DÖNER”
Tayyar, riskini her zaman olduğunu vurgulayarak, “Ama bu risk analizini yaparken yanlış parametrelerle, farklı algılara yol açarsanız, süreci sulandırırsınız. Bundan sonra ne olacak? Kasım ayı geçtiğinde bununla herkes kafa bulmaya başlayacak. Yarın biri ciddi bir şey söylediğinde ise yalancı çoban hikayesine dönecek. Bir süre sonra, ‘nerden çıktı bu’ demeye gelecek. Bu tür kavramların arka arkaya içerisini boşaltmamak lazım. Ayakların yere sağlam basması lazım. İngilizler geldi, aşiretlerin trilyonlarca borcunu ödediler, 10 bin İngiliz Kıbrıs’tan girecek’ falan, metal fırtına, roman yazacaksanız, arkadaşlarınızla oturun yazın. Roman için iyi bir öykü olabilir” dedi.
“İNGİLİZLER 3 TANE ASKERİNİ SURİYE’YE SOKAMADI”
Tayyar, İngilizler’in ABD’nin de üstünde akıl olduğunu kendisinin defalarca söylediğini hatırlatarak, İngilizlerin 3 askerini bile Suriye’ye götüremediğini ifade etti. Tayyar, “İngilizler, çok sinsi yaparlar, kimsenin itirazı yok. Ama şimdi komik senaryolarla İngilizleri anlatmaya çalışırsanız, İngilizlerle ilgili daha ciddi şeylerin değeri kalmaz. İngilizler dediğin, on bin askerini Türkiye’ye sokacaklar diyorsun. Nasıl sokacaklar 3 tane askerini Suriye’ye sokamadılar. Ajanları falan koyarlar ayrı. Suriye’de gördük, IŞİD ile mücadele edemiyorlar. ABD’si, Almanya’sı, İngiltere’si var. Saysan 40 ülke var. 4 asker koyamadılar oraya. Başka araçları kullanırlar, PYD’yi, PKK’yı sahaya sürebilirler. IŞİD’i farklı yönlendirebilirler. Kıbrıs’tan Türkiye’ye 10 bin asker sokacak bir irade varsa, otursunlar o zaman Suriye’yi falan halletsinler” şeklinde konuştu.
“FETÖ’NÜN ESKİ GÜCÜ KALMADI”
Tayyar, Atilla Uğur’un komik bir yaklaşımla darbe girişimi konusunda riski ifade etmesinin art niyetli olduğunu belirterek, FETÖ’nün 15 Temmuz gibi büyük bir kalkışmayı örgütleyecek gücü kalmadığını ifade etti. Tayyar, “Komik hikayelerle muhtemel bir riski anlatmaya çalışırsanız, ciddi analizlerin içerisini boşaltırsınız. Tabi ki risk var. FETÖ’nün 15 Temmuz gibi bir büyük isyanı, kalkışmayı, örgütleyecek gücü büyük ölçüde kalmadı. Silahlı olarak kalmadı. Bir tanesi soytarı çıkar, suikast teşebbüsü yapar, canlı bomba olur. Bunlar ayrı bir şey. Kanlı bir darbeyi gerçekleştirebilecek güçleri kalmadı. Birçok kurumdan önemli ölçüde ayıklandılar. Bitti mi bitmedi. Gizlenenler var mı tabi ki var. şuanda operasyonel güçlerini büyük ölçüde kaybettiler. Yargıda önemli ölçüde temizlendiler. En son barutları TSK’ydı. Buradaki barutlarını da bu manada tükettiler” dedi.
“DEVLETİN YENİ SAHİBİ OLMA KAVGASIDIR”
Tayyar, darbe girişimi ile ilgili çıkışların asıl amacının devletin yeni sahibi olabilmek için verilen kavga olduğunu kaydetti. TSK’nın yapılandırılması, MİT’in ele geçirilmesi gibi hedeflerin olduğunu belirten Tayyar, “28 Şubat sürecinin kadrolarını, 28 Şubat’ta aktif olan mezhepsel bir yapılanma vardı. Ergenekon sürecinde tasfiye edildi. Bu süreçteki tasfiyeyi fetöcüler yaptı. Şimdi geldiğimiz noktada Fetö’cüler tasfiye edilirken, devletin yeni sahibi kim olacak. Kavga budur. Bu ekranlarda sık sık boy gösteren komutanların açıklamalarını böyle okumak lazımdır. Onların önemli bir kısmı iktidar savaşının birer aracıdır. TSK’nın yeni yapılandırması, Milli İstihbarat Teşkilatı önemlidir. Hakan Fidan’ın yerine isim bulma çabası da bundandır. Hakan Fidan’ın yerine eski derin devletin unsurlarından birinin monte etme çabası var. Burası kritik bir yer. Mit’i ele geçiren devletin yeniden formatlanma sürecinde ciddi bir pozisyon kazanmış olur” şeklinde konuştu.
CHP’LİLERİN SINIRDA DAVUL ZURNALI EĞLENCESİ
Tayyar, CHP il başkanlarının denetleme amacıyla gittiği Gaziantep’in Karkamış ilçesinde Suriye sınırına yakın bir evde davul zurnalı eğlencesini de değerlendirdi. Tayyar, “Söylenecek söz kalmamış. Görüntüler her şeyi anlatıyor. Düşünün bölgede şehit haberleri geliyor. TSK güvenlik güçleri büyük operasyon içerisinde, ne olup, bittiğini araştırmak üzere gidiyorsunuz, sonra sınırda böyle eğlenceli bir parti. Sözün bittiği yer. Kemal Bey’in “Ülkeler rakı sofralarında yönetilmez, bunları partiden temizleyeceğim diyordu. Bayağı bir çalışması lazım. Eğer öyle bir temizlik yapmaya kalkarlarsa, ortada CHP kalmaz. CHP’den 2 kavramı çektiği zaman bir şey kalmıyor, bunlardan biri de rakıdır. Bu onların hayat tarzı, itirazım bunlara değil. CHP’nin de sağ duyulu, tabandaki isimlerin de bundan hoşnut olduğunu düşünmüyorum” diye konuştu.
“MECLİSE BİLE BİR KISMI ALKOL ALARAK GELİYOR”
Tayyar, CHP’li vekillerden bir kısmının Meclis’e de alkol alarak geldiğini iddia ederek, “Meclise gelirken, mesai düzeni var. Gece evinizde içiyorsanız için, meşru olan hangi zeminde içiyorsanız için. Meclise bile bir kısmı yoğun alkol alarak geliyorlar. Gece konuşmalarında bir kısmı sapıtıyor zaten. Gece konuşmalarında bakın, biz görüyoruz. Kokuyorlar zaten. Yazık günah, hiç olmazsa genel kurula gelirken yapmayın bunu. Biz sizin hayat tarzınızda değiliz. Nasıl istiyorsanız öyle yaşayın. Meclis kapılarına alkol metre gibi cihaz konsa, gece çalışmalarında falan CHP sayısal olarak bayağı ciddi sıkıntı yaşayabilir” şeklinde konuştu.
Alkollü meclise gelen CHP’li isimlerin sorulması üzerine Tayyar, “Bunlardan biri rahmetli Kamer Genç. Hayatta olanlar kendileri de çok iyi biliyorlar zaten de. İsim vermek istemiyorum, isim bazında tartışmaya girmeyelim” dedi.
ANITKABİR’E YAPILAN ÇOCUK PARKI
Milletvekili Şamil Tayyar, Anıtkabir’in yanına yapılan oyun parkının ise ülke gündemini bu kadar meşgul etmesinin doğru olmadığını ifade ederek, “Ülkenin bu kadar meselesi varken, Anıtkabir’in bir köşesine yapılmış bir parkın, ülke gündemini bu kadar meşgul etmesini çok doğru bulmam. Bunun üzerinden siyasi okumayı da doğru bulmam. Bir kurucu liderinin bir kabri var. Kafe duruyor, O’nun yanında da çocuk parkı vardı. Atatürk, bayram günü çocuklara hediye etmiş bir lider. Yapılan işin ne amaçla yapıldığı önemli. Bir itibarsızlaştırma yok. Bunu yaparak, siyasi, karşı mesaj verme de yok. Bundan da rahatsızlık duyuruluyorsa kaldırılabilir. Ciddi bir ülke gündemi olduğu kanaatinde değilim. Memleket çok daha önemli işlerle uğraşması gerekirken, bunlarla uğraşır hale getirildi” dedi.
“MUSTAFA KEMAL’İ ŞEKİLLE SINIRLANDIRMIŞLAR”
Tayyar, “Kendisini Atatürkçü diye tarif eden, Kemalizm’i ideoloji olarak benimseyen insanların hepsi için diyemem ama önemli bir kısmının Mustafa Kemal’i iyi anladıklarını düşünmüyorum. Mustafa Kemal’i şekille sınırlandırmışlar, öyle bir hale getirmişler ki, ‘sigara ve alkolle’ ibaret bir lider gibi görüp, bir putfetişizmi içerisinde değerlendiriyorlar. Bunu aşmak, bu boyutların ötesine geçmek lazım” şeklinde konuştu.
(İHA)