Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan, MÜSİAD Genel Başkanı Nail Olpak ve Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Müsteşarı, Ekonomik ve Sosyal Kalkınma Bölüm Başkanı François Begeot, Hak İşçi Sendikalar Konfederasyonu (Hak-İş) ve Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (MÜSİAD) birlikte yürüttüğü "İşçi ve İşverenlerin Uyum Yeteneklerinin Sosyal Diyalog Yaklaşımıyla Artırılması Teknik Destek Projesi"nin tanıtım toplantısına katıldı.
Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilen, işçi ve işveren arasındaki uyumun, verimliliğin, iletişimin attırılması adına teknik destek projesinin açılışında konuşan Bakan Müezzinoğlu, Hak-İş ve MÜSİAD’ın ilk defa bir proje yapıyor olmalarının kendisini hem duygulandırdığını hem de hüzünlendirdiğini belirterek, "Böyle bir konu başlığında bir projeyi ilk defa yapıyor olmaları açıkçası hüzün verici. Gerek Avrupa Birliği gerekse Türkiye arasında bu başlığın her iki yapı arasında da böyle bir projeye ihtiyacı olduğu kanaatini de burada vurgulamadan geçemeyeceğim. Avrupa Birliği’ne baktığımızda ’insan hakları, hukuk, demokrasi’ diyor, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, devlet anlayışına, yönetim anlayışına da baktığımızda ’insanı yaşat ki devlet yaşasın, insanı yücelt ki devlet yücelsin’ ve ’daha çok hukuk, daha çok demokrasi’ diyor ama bu mücadeleyi veren bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti, hükümeti ve milleti topyekün 15 Temmuz akşamı bir darbe girişimiyle muhattap oluyor. Hain bir darbe girişimi Türkiye’nin ve 80 milyon Türk milletinin kaderiyle oynamak istiyor, demokrasisiyle oynamak istiyor. Birinci önceliği demokrasi, hukuk, insan hakları olan Avrupa Birliği sosyal diyalogdan uzak bir şekilde kınamayı ne yazık ki bir ay kadar sonra yapıyor. Sayın temsilciden bu yönde bir projeyi de beraber çalışsak diye de bir öneride bulunmak istiyorum. Çünkü o akşam yaşanan hukuka, demokrasiye, insan haklarına karşı bir darbe girişiminin hiç tereddütsüz bütün örnekleri vardı. 14 yaşındaki bir çocuğun annesinin kolunda ’Siz ne yapıyorsunuz? Yanlış yapmayın’ diyen anneyi ve evladını katledebilecek kadar hain bir anlayış, köprünün üzerine çıkıp da ’Buna sizin hakkınız yoktur’ diyenlere silahını doğrultacak kadar hain bir anlayış, yine TBMM ki milletin ve devletin en üst karar mekanizması ve temsil mekanını bombardımana tutan bir anlayışı 1 saat sonra okuyamayan, tepkisini koyamayan ama günlük hadiselere de baktığımızda dünkü bir olaya bir saat sonra ’kırmızı çizgimizi aşıyor’ diye tavır koyan bir yanlışlığı, bir duruşu o gün niye koymadığını sorgulamak gibi bir durumumuz da duruşumuz da olması gerektiğinin kanaatindeyim" diye konuştu.
İŞÇİ VE İŞVEREN BİRLİKTELİĞİ
İşçi işvereni ikilem olarak değil birliktelik olarak gören bir anlayışın mensupları olduklarını kaydeden Bakan Müezzinoğlu, "İşveren işçisiz olamaz, işçi de işverensiz olamaz. Sağ ve sol ayağın uyumundaki hakkaniyet ve adalet neyse yine işçi ve işveren arasındaki hakkaniyeti ve uyumu bu merkeze taşıyabilme bizim görevimiz ve sorumluluğumuzdur. Bu anlayışa bakanlık olarak hakemlik etmekte bizim için onurdur, görevdir hatta kolay bir iştir. Çünkü merkeze koyulan kelimeler üzerinden hedefler şayet samimi bir şekilde koyuluyorsa burada anlaşamamak ve istişareden hayırlı sonuçlar çıkarmamak mümkün değildir. Temsilcilerimizin, başkanlarımızın bu anlamda geldiği nokta bir beynin sağ ve sol lobu gibi. Dünyanın her an ve her dakika yeni gelişmeleri ürettiği ve hızla dünyanın değiştiği ve geliştiği bir süreci yaşıyoruz" ifadelerini kullandı.
"ALABİLİYORLARSA DA BİRAZCIK DERS ALSINLAR"
Bakan Müezzinoğlu, geçen hafta BBC’de Türkiye’nin aleyhine ’Suriyeli çocuk işçileri çalıştırıyor’ diye bir haber yapıldığının altını çizerek şunları kaydetti:
"Kasıtlı bir haber, art niyetli bir haber, Türkiye’yi bu anlamda dünya kamuoyunda kötülemek isteyen bir haber. Türkiye’de çocuk işçiler diye bir konu başlığını gündeme alsa ve bunu samimiyetle çalışsa bu kadar itirazım olmaz ama 3 milyon Suriyeliye göğsünü de bağrını da vicdanını da açmış bir ülkenin 80 milyon bir milletin ve onun devletinin ve hükümetinin saygın duruşuna leke getirmeye hiçbir medya mensubunun hakkı yoktur. Tek bir örnek vereceğim ve BBC’ye de diyorum ki, gel bu örneği çalış. Ben 5,5 ay önce Sağlık Bakanı’ydım. Sağlık Bakanı olarak Recep Akdağ Bakanımıza teslim ettiğim dönemin rakamlarını söylğyorum: Türkiye’de 155 bin Suriyeli annenin bebeği oldu, bu ay yıldızlı bayrağın altında oldu. Bu 155 bin anneye gitsin tek bir anne benim her yıl 1 milyon 300 bin doğum yapan annemden farklı bir muamele görmüş mü görmemiş mi ona baksın. Bu 155 bin çocuğa benim her yıl 1 milyon 300 bin bebeğimize yaptığımız aşılardan farklı bir aşı yaptık mı yapmadık mı, aşı takvimlerinde farklı bir uygulama yaptık mı yapmadık mı ona baksın. Şayet insafı varsa, vicdanı varsa, adil ve hakkaniyetliyse, basın etiği anlamında bir ölçüsü varsa evet 155 bin anne,155 bin doğan bebek ve muhtemelen şimdi 165-175 bin olmuştur bu bebekleri bir incelesin bakalım, 1 milyon 300 bin bebekle aynı mı tutulmuş, 1 milyon 300 bin doğum yapan anneyle farklı bir muameleye tabi olmuş mu? Hatta Suriyeli annelerin nasıl pozitif ayrımcılığa tabi tutularak mağdur olmamaları için de hangi tedbirleri aldığımızı bir görsünler alabiliyorlarsa da birazcık ders alsınlar."
Bakan Müezzinoğlu’nun konuşmasının ardından Hak-İş ve MÜSİAD Genel Başkanları Sosyal Diyalog ve İşbirliği Protokolü’ne imza attı.
(İHA)