FETÖ mensuplarının 2000 yılında görevden uzaklaştırdığı ve uzun yıllar pasif görevde bıraktığı Adana Emniyet Müdürü Osman Ak’ın 1999 yılında hazırladığı rapor, FETÖ tehlikesinin darbe girişimi öncesi geldiği noktayı gözler önüne seriyor. 1999 yılında bir gazetenin haberi ve bir vatandaşın ihbar dilekçesi üzerine Emniyet Genel Müdürlüğü, 8 Şubat 1999 tarihinde müfettiş görevlendiriyor. 1. Sınıf Emniyet Müdürü ve Polis Başmüfettişleri Ahmet Saraç, Mustafa Maktav ile Özgül Eser, İstihbarat Daire Başkanlığına hemen konuyla ilgili istihbarat çalışması yapılması talimatı veriyor. Talimat üzerine dönemin İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun, dönemin istihbarattan sorumlu Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Osman Ak’a dilekçe göndererek konusunun araştırılmasını istiyor. Bu dilekçe ile harekete geçen Osman Ak, hazırladığı detaylı raporu dönemin Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral’a sunuyor. Raporda polis ve MİT teşkilatına sızma girişimlerinin olduğu ifade ediliyor.
“YETERLİ DİN EĞİTİMİNE VE BİLGİSİNE SAHİP OLDUĞU KUŞKULUDUR"
18 Mart 1999 tarihinde ‘çok gizli’ kaşesiyle hazırlanan ilk raporda, “Fethullah Gülen, alışılmış din adamı profilinden uzak, din adına farklı söylemleri bulunan, kimi zaman Sfenks kadar sessiz, kimi zaman Atatürk’ü övmeye gerek duyan, kimi zaman 8 yıl eğitime destek verecek kadar reformcu, rejim yandaşı ve aydın bir düşünür, kimi zamanda farklı dinlerin temsilcilerine dünya barışı adına çağrılar yapacak, hatta papa ile teatisinde bulunabilecek kadar da enternasyonal yanı güçlü biri olarak görüntüler vermektedir. Tarikat mensupları da baş imam Fethullah Gülen’den aldıkları fetvalar doğrultusundaki davranışları ile kendi düşüncelerinin zıttı olanlara karşı ‘hile mubahtır’ yöntemini geliştirmektedirler. Fethullah Gülen’in yeterli bir din eğitimine ve bilgisine sahip olduğu kuşkuludur. Dini bütünüyle bilmeyen, fakat itikatlı olduklarına inanan insanları iyi keşfetmiş, üstün bir zeka sahibi olduğu söylemleri de gündemdedir. Alim olmayı gerektirmeyen dini hikayeleri ızdırap yüklü ses tonu eşliğinde sohbetlerinde gözyaşı suyu ile kişilerin manevi alanlarına nüfuz edecek şekilde anlatan ve kişileri istediği yöne sevk etmeyi başarması, birçok entelektüel kesimin kendisinden etkilenmesini sağlamıştır” ifadeleri yer alıyor.
Gençlerin hedef alındığı ve masumane gözüken FETÖ’ye girdikleri anlatılan raporda, “Başta Polis Koleji ve akademisi olmak üzere birçok eğitim kurumumuz adı geçen tarikatın ilgi alanına girmiş, teşkilatlanmaları adeta bir sistematiğe bağlanmış gibi devam etmektedir. Teşkilat bazında stratejik öneme haiz personel, bilgi işlem, eğitim, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele, terör, istihbarat birimleri ile taşra uzantılarından da yapılanmaların olduğu yönünde emareler mevcuttur” deniliyor.
“KIŞLA, SÜVARİ, ER, CEPHE,ORDU, MEVZİ, NEFER, ASKER KELİMELERİNİ SIKÇA KULLANMASI DİKKAT ÇEKİCİ"
Nisan ayında hazırlanan bir başka raporda ise Fethullah Gülen’in askeri terminolojide kullanılan kelimeleri sık sık telaffuz etmesine dikkat çekiliyor. Gülen’in konuşmalarında, “Kışla, süvari, er, cephe, ordu, mevzi, nefer, asker” kelimelerini sık sık kullandığı ifade edilirken, “Tarikat liderinin 1950’li yıllara atıfta bulunarak, Said-i Nursi’yi, ‘Karşı cepheye aksiyoner tavır almamak’ gerekçesiyle üstü kapalı eleştirerek, ‘50’li yıllardan bu yana tam 40-45 yıl geçmiştir. O dönemde 10 yaşında olanlar, şayet mevsimi geldiğinde üniversite okusalardı şimdi zirvelerde ya da zirveleri zorlayan konumda olacaklardı. 20 yaşında olanlar, 60-65 yaşında olacaklardı ki, bu da onların başbakanlar, reis-i cumhurlar seviyesinde en olgun dönemlerini yaşıyor olmaları demekti’ ifadesi ile devleti diğer önemli mevkileri ile en üst düzeyde ele geçirmeyi amaçladığı anlaşılmaktadır. ‘Bir yandan hasım cepheyi mükemmel işleyen haber alma teşkilatıyla içinden tanırken, öte yandan da hasım cephenin aynı faaliyetleri kendi içimizde sürdürmesine müsaade edilmemeli’ tarzındaki mantalitesi ile de emniyet istihbarat birimlerini ele geçirme teşebbüsündeki niyeti açıkça ortaya çıkmaktadır” ifadeleri yer alıyor.
LİSE VE ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİ BÖYLE TUZAĞA DÜŞÜRMÜŞLER
‘Gizli’ ibareli raporda FETÖ’nün lise ve üniversite öğrencilerini nasıl tuzağa çektikleri de satır satır yer alıyor. Işık evlerinden sorumlu bir imamın olduğu belirtilen raporda, “Bu imamlar 6 ayda veya 1 yılda değişir. Evin maddi girdisi ve çıktısı ilgilenir, yukarıdaki imamlara rapor verir. Bu evde genel 4-5 kişi yaşar. Umumiyetle kiralanır. Evlerde insanlara yaklaşım tarzları özellikle öğretilir. Fethullah Gülen’in sesli ve görüntülü kasetleri izlenir, lise ve üniversite öğrencileri kalır. Cemaat, üç saç ayak üzerine kurulmuştur. Işık evler, ağabeyler ve talebeler. Bu evlerde belirli bir süre kalan öğrencilere beklenen düzeye geldiği anlaşılınca cemaate adam kazandırması istenir. Yeni ilişki kurulan öğrenciler, ders çalışmak bahanesi ile evlere devam edilir. Öğrencilere dersleri konusunda yardımcı olunur. Zamanla bu öğrencilere sesli ve görüntülü kasetler izletilir ve Fethullah Gülen’in kitapları okutturulur. Cemaat mensuplarına kendilerinin beklenen nesil, beklenen cemaat, Türkiye’yi kurtaracak cemaat, peygamberin hadisi ile övülmüş cemaat olduğu vurgulanmaktadır. Cemaatin en güçlü olduğu eğitim kurumları, ışık evleri, yurtlar, kolejler, finans kurumları, esnaflar, holdingler, talebeler. Mesleki örgütlenme şeklinde de doktorlar, öğretmenler, avukatlar, polisler yer almaktadır” deniliyor.
“FETULLAH GÜLEN’E MEHDİ NAZARI İLE BAKILIR"
Raporda Fethullah Gülen’e mehdi nazarı ile bakıldığı yer alırken, “Mehdi ahir zamanda bayrağın yere düştüğü vakitte zuhur edecek ve beklenen cemaatin başına geçerek bayrağı kaldıracak. Cemaat içinde Atatürk için ’Beton Kemal’, ’Musti’, ’Kefere’, ’Deccal’, ’Öküz Aleykümselam’ gibi ağır lakaplar kullanılır” sözleri yer alıyor.
Raporda FETÖ’nün PKK ile aynı yolu izlediği de belirtiliyor. Fethullah Gülen’in Ölçü adlı kitabına dikkat çekilerek, “Bu kitapçığı 60. sayfasında ‘Yerinde durup mevziini koruma, düşmanı alt etme ve hedefe varmanın en birinci vesilesidir. Cepheyi terk edip ayrılanlar ise yerlerinden ayrıldıkları andan itibaren kaybetme yoluna girmiş sayılırlar’ tarzındaki telkin ile ciddi bir ‘cephe’ faaliyetinin varlığına işaret edilmekte ve bu stratejinin mevcut çalışma sürecinin içerisinde uygulandığı müşahede edilmektedir. Bu anlatım geçmiş yıllarda yaşadığımız, ‘Davadan geri dönenleri vurun’ anlatımı ile PKK’nın davadan ayrılan militanlara yönelik yapmış olduğu tehditlerle paralellik arz etmektedir” cümleleri yer alıyor.
RAPORLAR DGM’YE TESLİM EDİLİNCE FETULLAH GÜLEN KAÇIYOR
Raporların 1999 yılı Nisan ayında Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne (DGM) teslim edilmesinin ardından Fethullah Gülen ABD’ye kaçıyor. Raporu hazırlayan Osman Ak ise 2000 yılında gelen bir yazı ile görevinden uzaklaştırılıyor. Uzun yıllar pasif görevde kalan Osman Ak, ilk olarak Zonguldak Emniyet Müdürlüğü görevine getirilerek yıllar sonra aktif rol üstlendi. Zonguldak’taki başarısının ardından Osman Ak, geçtiğimiz günlerde yayınlanan genelge ile Adana Emniyet Müdürlüğü görevine tayin edildi.