FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimine karşı durmak için Balat’taki evinden ayrılarak sokağa çıkan 1989 doğumlu Tolga Ecebalın, çatışmaların en yoğun yaşandığı yerlerden olan Saraçhane’de şehit düştü. Tolga Ecebalın’ın babası Tarkan Ecebalın şehit oğlunun hatıralarını her zaman yaşatmak ve her an onun anılarıyla yaşamak için oğlunun Balat’ta yaşadığı evi müze haline getirdi.
Baba Ecabalın tarafından müze haline getirilen evde 15 Temmuz şehidinin kullandığı her eşyası sergileniyor. Şehidin damatlık kıyafetlerinden sünnetlik kıyafetlerine kadar bütün eşyaları ziyarete açıldı. ’Oğlum bu evde yaşıyor’ diyen şehit babası, müzeyi tüm vatandaşların ziyaret edebileceğini söyledi.
"BU EVİN ÇATLAKLARINDAN TOLGA FIŞKIRIYOR"
Şehidin babası Tarkan Ecebalın, müze haline getirdiği evin aslında bir anı evi olduğu söyleyerek "Bu evin çatlaklarından Tolga fışkırıyor" dedi. Ecebalın, "Burası bir müze gibi görünüyor ama Tolga’nın anı evi burası. Kendi yaşadığı ev, buradaki kapıları, koltuk, mutfak bu evin çatlaklalarından Tolga fışkırıyor. Boyasına kadar onun boyası. Burada Tolga var. Tolga’yla beraber 241 tane arkadaşı var. Onlar çünkü tüm vatanın evlatları oldu. Tüm vatanın anne babaları oldular. Tolga nişanlıydı. Geçtiğimiz ayın 29’un da düğünü vardı. Ama burada daha önemli bir işi çıkmış oğlumun. Annesi, kız kardeşi, eniştesi geliyoruz bu eve. Ben her gün geliyorum. Oturuyoruz, biraz sohbet ediyoruz. ’Nasılsın oğlum iyi misin?’ diyorum. ’Üzülme baba’ diyor. ’Biz ölmedik, şehitler ölmez’ diyor. Çocuklarını anlatıyorum ’İyiler’ diyorum, konuşuyoruz işte biraz. Çocukların psikoloji bozulmasın diye onları bu eve çok nadir getiriyoruz. Ama geliyorlar, oturuyorlar iki kardeş bazen ağlıyorlar ama gurur duyuyorlar babalarıyla, şeref duyuyorlar" şeklinde konuştu.
"BEN ÖYLE BİR GİDERİM Kİ GİDERKEN BÜTÜN SOKAKLARI SALLARIM"
Şehit babası Ecebalın oğlunun, Türk bayrağına sarılı şehit olmaktan daha büyük gurur ve şeref olmadığını belirterek, "Oğlum pek konuşmayı sevmeyen bir insandı. Tolga’yı yaşamak lazım aslında. Boş konuşmayı sevmezdi ama bize sürekli söylediği şey şuydu; Doğudan şehitler geldiği zaman ’işte ölüm bu’ derdi. Bizim damat bir gün ona dedi ki; ’Ağabey tek bu ülkenin kaba dayısı şerefli delikanlısı sen misin böyle söylüyorsun.’ Oğlum ’bu Türk bayrağına sarılı şehit olmak ne demek biliyor musun? Bundan büyük gurur, bundan büyük şeref var mı?’ demişti. Allah’ım ona şehit olmayı nasip etti. Biz aile yemeği yiyorduk. Birden ’oğlum sana bir şey söyleyeceğim’ dedim. ’Bir gün ben ölürsem’ dedim. ’Baba yemekte mi yani ölüm’ dedi. Ben de ’oğlum beni seven de var sevmeyen de var. Cenaze biraz kalabalık olur, bizim 3 kişi cenaze kaldırdığımız günler oldu’ dedim. ’Evet baba’ dedi. Aradan üç dakika geçince ellerini masaya koydu. ’Bir gün ben gidersem boşa gitmem baba haberin olsun. Ben öyle bir giderim ki giderken bütün sokakları sallarım’ dedi. Ve oğlumun naaşını Edirnekapı şehitliğine gömerken oğluma bakmak için döndüm. Baktığımda oğlum yoktu kalabalık bin kişiye bin 500 kişiye yakındı. ’Evet oğlum dediğini yaptın, bütün sokakları salladın öyle gittin’ dedim" diye konuştu.
(İHA)