İmkanlar çerçevesinde kısa bir molaya bedenin ve ruhun ihtiyacı var.
Masmavi deniziyle ve meşhur koylarıyla tercih ettiğim eşsiz cennetlerimizden biri olan Bodrum’daydım.
Denizin ve kuşların sesini duyup, mavinin her tonunu yaşadığımız Bodrum merkeze yaklaşık 23 km uzaklıkta olan Göltürkbükü, eski adıyla Gölköy’de tamamladım.
Mavi kapı ve pencereli beyaz kireç kaplı taş evleri, mor çiçekleriyle insanı rahatlatan şansıma akşamları esen havasıyla, 10 günlük tatilimin nasıl geçtiğini anlayamadım.
Bodrum’un özel teknesi olan tekne turunun vazgeçilmez isim “Yaralı Ceylan” teknesinin sahibi sektörün deneyimli ismi Bahattin Kaptan’nın hoş sohbetiyle Alman Koyu, Orak Adası, Kızılburun, Tavşan Burnu, Karaada Sıcak Su gibi koylarının verdiği enerji ile prenseslerimle birlikte molamı bitirerek çok şükür geri döndüm.
Sadece bu süreçte oksijen kaynağımız olan yanan ormanları gözümle gördüm ve derinden üzüldüm.
***
Armut dalında, kiraz bağında güzeldir
Armudu dalından, kirazı bağından yerken nasıl zevk alıyorsak, yaşadığımız engelleri aşarken mutsuzluğa kapılmadan aşmamız gerekir.
Aslında iyi olmak tamamen kendi elimizde yaşarken her türlü olumsuzluklara karşı mutlu olabiliyorsak ne mutlu bizlere, mutsuzluğa ve engellerin üzerine inadına mutlulukla gitmemiz yaşanan mutsuzlukların tamamını bitirecektir.
Şimdi soruyorum, mutlu olmamak için telafisiz, çözümü olmayan, sağlık dışında ne engeliniz var?
Aslında iyi olmamak için hiçbir engel yoktur.
Engelleri oluşturan yine bizleriz.
Sadece ufak şeylerden mutlu olmak, kişilerden beklenti içinde olmamak gerekir. Az beklenti çok mutluluk, çok beklenti az mutluluk getirir.
Kısaca iyi olmak, kendimizi iyi hissetmemiz ve beraberinde mutlu olmak tamamen kendi elimizdedir.
Önümüze çıkan olumsuzlukları yılmadan, yıkılmadan şükür ederek sabırla aşmamız gerekiyor. Mutsuzluk verecek diye düşündüğümüz her engelin mutlaka bir geçiş süreci olduğunu da unutmayalım!
Keşkeleri çıkartalım hayatımızdan, özentili sanal dünyaya mesafe çekerek, gerçek hayatta hedeflerimizle daha mutlu olmayı deneyelim. Hiç kimse bulunmaz bir hint kumaşı değildir. Değer verirken kime, niçin, ne kadar değer vereceğimizi bilip çizgimizi koruyalım. Karamsarlığa kapılıp geri gelmeyecek güzel yılları, ayları, haftaları, günleri sallayıp, çarşafa dolamayalım.
Su bardağına koyduğumuz suyu nasıl ki; fincana koyduğumuzda taşıyorsa, değer noktasında da insanına göre değer verelim. Her kişinin fazla değere layık olmadığını bilelim.
Unutmayalım!
Her insanın bir arsızı,
Her gidenin bir geleni,
Her inişin bir çıkışı,
Her yolun bir sonu,
Her kaptanın bir rotası,
Her horozun, bir tavuğu,
Her taşın bir ağırlığı,
Her çarkın bir dişlisi,
Her düzenin adamı,
Her kişinin yalakası,
Her rampanın düzü,
Her somunun cıvatası,
Her kanunun bir maddesi,
Her karın bir donu,
Her yaşın kendine has coşkusu,
Her kuşun bir eti,
Her aşkın bir bitişi,
Her köpeğin bir sesi,
Her bahçenin bir çiçeği,
Her ağacın bir gövdesi,
Her yazarın kendisine göre düşüncesi ve fikri,
Her kahvenin acı tadı,
Her suyun bir değeri,
Her yiğidin bir seveni,
Her sazın bir teli,
Her yılanın bir gelişi,
Her çırağın bir ustası,
Her hatanın bir telafisi,
Her sorunun bir cevabı,
Her huzurun, huzursuzluğu,
Her ilacın, muadili,
Her kesiğin yarası,
Her insanın bir yanılgısı,
Her davranışı anlatma noktasında da söylenecek özlü sözler vardır.
Eski sözleri zikretmenin zamanı ve yaşı yoktur. Kim ben her şeyi yaşadım, yaşamadığım bir şey kalmadı, bir tek kulağımın arkası kaldı dese bile bence yalan söylemiş olur. Hayat hepimiz için inişleri ve çıkışlarıyla, sürprizlerle dolu yaşam şeklidir. Nefes aldığımız süre içerisinde her yeni bir gün sürprizlerle doludur. Gün içinde yaşayıp, şahit olduğumuz olaylarda çoğu kez söylediğimiz “Eşeğe Altın Semer Vursalar Eşek Yine Eşektir” sözünü kullanmayacağımız insanlarla karşılaşmamız dileği ile
Kalın sağlıcakla..
