"Rastgele bir girdim, bir baktım Devrim'i gördüm"
Devrim otomobilleri için Ankara'dan mühendislerin geldiğini belirten emektar gazeteci, tel örgülerin arasından Cern Atölyesi'ne girdiğini söyledi. Aksiyonu bol hatırasını adeta gözünde canlandırarak anlatan Uysal, "Buraya mühendisler gelerek bir proje geliştiriyorlar. Bende bunu duydum. İstanbul'a küçük bir haber geçtim. O zamanlar Tercüman gazetesindeydim. Haberi geçince gazete ayaklandı. İlla fotoğraf isteriz dediler. Biz bunu duyduğumuzda aradan 15 gün geçmişti. Editörler, 'Ne yap, ne et, çalışmaları çek' dediler. O zamanlar Cern Atölyesi'nin genel müdürü vardı. Aradım ve haber için yardımcı olmasını istedim. 'Rıdvan ağabey, benim kellemi alırlar' dedi. 'Mümkün değil, veremem bu çok gizli bir proje' dedi. Bunu İstanbul'a söylediğimde, 'Arkadaş, ya bu haberi yaparsın, yada Tercüman Gazetesi'nden gidersin' dediler. Sen olsan ne yaparsın? Bende tamam diyerek aldım makineyi elime geldim. Fabrika çevresinde keşif yaptım. Tellerin arasında bir açıklık gördüm. Herhalde karşıda oturan işçiler, oradan sabahları işe gelmek için geçiyorlardı. Ben orada içeriye daldım. Bir sürü atölye vardı. Rastgele bir girdim, bir baktım Devrim'i gördüm. Kasasını ve şasesini koymuşlar. Başıma gelecekleri az çok da tahmin ediyordum ama o zamanlardaki kutu makinem ile fotoğrafları çektim" dedi.
"Devrim'i çektiğim filmleri çorabımda sakladım"
Asıl maceranın fotoğrafları çektikten sonra başladığını ifade eden Rıdvan Uysal, tüm gazetelere atlattığı haberi anlatırken o keyfi tekrar yaşıyor. 3 gün boyunca İstanbul'dan Eskişehir'e dönemediğini aktaran Uysal, "Tanıdıkları için fotoğraf çekmeme ses çıkarmadılar. 15 kare fotoğraf çektim. Tam çıkacağım atölyeden, pat diye baş mühendis karşıma dikildi. 'Rııdvan ağabey sen ne yapıyorsun, buraya seni kim soktu?' dedi. 'Yav kardeşim ben müdürden izin istedim, vermedi bende geldim' dedim. Fakat o arada başıma gelecekleri bildiğim için, makinedeki filmi çıkartıp çorabımın içine soktum. İkinci boş filmi de makineye taktım. Bir an evvel de oradan gitmek istiyorum ama etrafımı sardılar. Müdüre haber vereceklerdi. 'Ya müdüre haber vermeyin, adamla aramız iyi, kötü olmasın. Tamam, ben çektiğim filmi size teslim edeceğim' dedim. Ne olur olmaz diye filmi makineden çekerek çıkarttım. Zaten boş film, yanmış oldu. Ben geldiğim yerden çıktım ve hiç arkama bile bakmıyorum. Hemen tren garına geldim. O anda da tesadüfen İstanbul'a tren var. Atladım trene, İstanbul'a geldim Haydarpaşa'da inip karşıya geçtim. Hemen bir taksiye bindim, doğru gazeteye. İç eriye bir girdim. Nasıl bağırışıyorlar biliyor musun? Hemen aldılar filmi ve filmler cillop gibi. Ertesi gün gazetede manşet, 'Kendi otomobilimizi biz yapıyoruz, adı da Devrim.' Ortalık birbirine girdi, bütün gazeteleri atlattım. Ama o haber çıktı, kıyamet koptu kardeşim. Ankara ayaklandı. 'Kimse duymasın' denildi. Ben korkumdan İstanbul'dan geri gelemedim. 3 gün İstanbul'da kaldım. 4. gün buraya geldim. Baktım ki ses seda yok, ama tabi Cern Atölyesi bana kapandı" şeklinde konuştu.
Devrim'in yürek burkan hikayesi
Devrim, Cumhuriyet'in 38. yılında biri siyah, biri de beyaz olmak üzere 4,5 ay gibi kısa bir sürede Eskişehir Demiryolu Fabrikaları'nda üretildi. Bu iki otomobil, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı törenlerine yetiştirilmesi için 28 Ekim akşamı Eskişehir’den buharlı trenle Ankara’ya doğru yola çıkarıldı. Tren sabaha karşı Ankara’ya ulaştı. İki Devrim otomobili o zamanlar Sıhhiye semtinde bulunan Ankara Demiryolu Fabrikası’na indirildi. Manevra imkanı sağlamak için depolarına yalnızca birkaç litre benzin kondu. Asıl ikmal sabahleyin Sıhhiye’deki Mobil Benzin İstasyonu’ndan yapılacak, sonra da Meclis’e gidilecekti. 29 Ekim sabahı, Devrimler motosikletli oldukça kalabalık bir trafik ekibinden oluşan eskortun arasında yola çıktı. Çıktı ama, eskorttakiler, benzin alma işinden haberleri olmadığı için, Mobil’e uğramadan yola devam ettiler. Meclis’in önüne gelindiğinde durum anlaşıldı, acele getirilen benzin beyaz arabaya kondu. Siyah arabaya konacağı sırada ise Cemal Paşa Meclis’in önüne gelmiş ve Anıtkabir’e gitmek üzere siyah Devrim otomobiline binmişti. Yola çıkıldı. Fakat 100 metre kadar sonra motor öksürerek durdu. Cemal Paşa’nın “Ne oluyor ?” sorusuna direksiyondaki Yüksek Mühendis Rıfat Serdaroğlu, “Paşam, benzin bitti” cevabını verdi. Paşa’dan özür dilenerek beyaz Devrim’e geçmesi rica edildi. Buna uyan Cemal Paşa Anıtkabir’e bu otomobil ile gitti.
Seri üretimi başlamadan bitti
Ertesi gün bütün gazetelerin söz birliği etmişcesine, “100 metre gidip bozuldu” başlığını attıkları siyah Devrim, aynı gün Hipodrom’daki geçit törenine katılıyor, ne bundan, ne de Cemal Paşa’nın Anıtkabir’e bir başka Devrim otomobili ile gittiğinden söz ediliyor; yalnızca haber, yorum ve fıkralarda harcanan bunca paranın boşa gittiğinden dem vuruluyordu. Oysa aynı yıl Tarım Bakanlığı bütçesine konmuş bulunan “At neslinin ıslahı” için 25 Milyon TL ödenek ve sonucundan kimse söz etmiyordu. Bunun üzerine ise Türkiye’nin ilk yerli otomobili Devrim’in seri üretimi başlamadan bitmişti.
Hala çalışır durumda
Öte yandan 1961 yılında 4 adet üretilen Devrim otomobillerinden sadece birisi günümüze ulaştı. Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayi A.Ş. (TÜLOMSAŞ) Eskişehir bahçesinde, özel olarak yapılan camlı garajda muhafaza edilen Devrim otomobili halen çalışır durumda bulunuyor.
7 yılda 253 bin ziyaretçi
Unutulmayan Devrim'i son 7 yılda yaklaşık 253 bin kişi ziyaret ederken, bu yılın ilk 10 ayında ise ziyaretçi sayısı 50 bin kişi olarak kayıtlara geçti.
MEHMET SIDDIK YEŞİLIRMAK-SELİM KUŞCU
iha