Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 35 sanıklı davanın tutuksuz sanığı İstanbul İstihbarat eski Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler ifade verdi. Sanık kürsüsüne çıkan Güler’e, hakkındaki suçlamalar hatırlatılarak, iddialara ilişkin savunması soruldu. Güler ifade vermeye başladıktan kısa bir süre sonra, Dink cinayeti katil zanlısı hükümlü Ogün Samast, duruşma salonundan çıktı. Kocaeli Cezaevi’den, duruşmalara katılması için Silivri Cezaevi’ne nakledildiği öğrenilen Samast’ın, celse arasında mahkemeye, duruşmalara gelmek istemediğini belirten bir dilekçe sunduğu belirtildi.
"Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi" ve "görevi kötüye kullanmak" suçlarından 15 yıl 6 aydan 22 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edilen Güler ifadesine, “Bu davada, İstihbarat Şube Müdürü olarak çalıştığım dönemde Hrant Dink’in kalleşçe katledilmesini önleyemediğim için yargılanmaktayım” sözleriyle başladı.
“Bana kanunla verilmiş bir görevi ihmal etseydim, bu görevi ihmal etmek suretiyle ölüme kasten sebebiyet verseydim, buna ilişkin bir delil varsa savunma yapmak üzere huzurunuza çıkabilirdim” diyen Güler, “Koruma süreci kapsamında, tarafımdan ihmal edilmiş bir yükümlülük ortaya konulamamıştır. Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü’nün bize yazdığı yazıda ‘ses getirici eylem’ ibaresinin kullanılması açıkça cinayet işleneceğine işaret sayılamaz” dedi.
“İSTANBUL’UN DEĞİL, TRABZON’UN KORUMA İSTEMESİ GEREKİRDİ”
Kanunla kendisine verilen görevlerden hiçbirini ihmal etmediğini söyleyen Güler, Trabzon’dan gelen yazı üzerine koruma süreci başlatmasını gerektiren bir görev tanımı olmadığını belirtti. Güler, “İstanbul’un kendisine gelen yazı üzerine koruma istemesi değil, hayati tehlike bulunduğunu öğrenen Trabzon İstihbarat’ın bu hususta merkeze de yazarak Koruma istemesi gerekirdi. Bütün bunlar bir yana mevzuatın bu konuda muhatap istihbarata şubesine verdiği bir görev olmadığını önemle işaret ederim. Koruma konusu istihbarat şubelerine ait değildir. İstihbarat şubesinin sadece bu konuda doğrudan özel bir bilgi elde etmesi halinde bu hususa dayanarak bir süreç başlatabilir” diye konuştu.
“İTHAM EDİLDİĞİM İHMAL İDDİASI, TEK BAŞINA HRANT DİNK’İN ÖLÜMÜNE SEBEP OLAMAZ”
Koruma ile ilgili birçok birim olduğunu ve Dink’in korunmamasını sağlama imkanım bulunmadığını kaydeden Güler, “Nasıl ölümünü sağlayacak ortam oluşturmakla ve üstelik bunu sadece Trabzon’dan gelen yazıyı ilgili büroya havale etmiş olmama rağmen, hala ihmal suretiyle kasten ölüme sebebiyet verme suçuna sebep olmakla suçlanabilirim? İtham edildiğim ihmal iddiası, tek başına Hrant Dink’in ölümüne sebep olacak nitelikte değildir. Şimdiden geriye bakıp da ‘Eğer koruma istemiş olsaydın, koruma verilmiş olsaydı bu olmazdı’ şeklinde bir mantık yürütme yanlıştır” ifadelerini kullandı.
“ŞAHSIM ADETA ZORLAMA BİR ŞEKİLDE SUÇLU GÖSTERİLMEYE ÇALIŞILMAKTADIR”
Trabzon’dan gelen talep yazısının gereği yerine getirildiğini savunan Güler, “Bu yazının gereğinin yerine getirilmediğini ispatlamak için büyük gayret sarf eden müfettişler bir örgütün suçunu başkasına yıkmak için iş birliği yapan elemanlarından oldukları suçlamasıyla şimdi bu davanın sanıklarıdır. Bu müfettişler birçok veriyi çarpıtarak, bazı belgeleri gizleyerek beni hep görevi ihmal etmekle suçlanmışlardır. Trabzon Emniyeti İstihbarat Şubesi tarafından, Osman Hayal hakkında sadece bilgi talebi şeklinde İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü’ne yazılan yazıda, birçok kelimeyle talep gerekçesi olarak ‘Ses getirecek eylem’ ibaresine gizlenmiş şekilde olamazdı. Bu şekilde bir algı oluşturmaya çalışılarak gerek istihbarat birimlerinin görev tanımına ilişkin yönetmeliğe aykırı olarak, şahsım adeta zorlama bir şekilde suçlu gösterilmeye çalışılmaktadır” şeklinde konuştu.
“TRABZON İSTİHBARAT DİNK’İN ÖLDÜRÜLECEĞİ BİLGİSİNİ GİZLEDİ”
Güler, “Trabzon Emniyeti İstihbarat Şube Müdürlüğü, İstanbul’a yazdığı yazıda, kendisinin vakıf olduğu İstihbarat Daire Başkanlığı’na(İDB) yazdığı yazıda yer verdiği F4 isimli yardımcı istihbarat elemanı görüşme formunda yer alan Hrant Dink’in öldürüleceği bilgisini gizlemiştir. Trabzon’un doğrudan kendi çalışması esnasında sahip olduğu ve İDB’ ye aktardığı Dink’in hayati tehlikesiyle de ilgili bu kadar net bir istihbarata karşılık koruma kararıyla ilgili işlemleri yapmaması nedeniyle bilgi özellikle kendisinden gizlenen şahsım sorumlu tutuluyorum” dedi.
“HEM KENDİMİ HEM DE DEVLETİMİ SAVUNUYORUM”
“Adeta devleti temsilen hem örgütün hem de çevrelerin hedefi olan ben, bu suçlamalarla karşı karşıyayım” diyen Güler, “Benim üzerimden devletin mahkum ettirilmeye çalışıldığının da farkındayım. Sadece kendimi savunmuyorum, şahsım da devlete sızmış bir örgütün kumpasına karşı, bu kumpası görüp de görmeyenlerin yaklaşımına karşı; hem kendimi hem de devletimi savunuyorum” ifadelerini kullandı.
SANIK GÜLER, DAVAYA ‘KATILAN’ SIFATIYLA DA KABULÜNÜ ISTEDI
Davaya katılan sıfatıyla da kabulünü talep eden Güler, “Fail değil mağdurum. Dosyada mağdur edildiğim çok açık ve net bir şekilde ortada olduğundan, ayrıca dosyaya katılan sıfatıyla da dahil edilmek istiyorum. İleride yasal haklarımı kullanabilmem için mahkemece bu dosyada katılan sıfatımın kabulünü talep ediyorum” şeklinde konuştu.
“MERHUMUN KATİLİ BENMİŞİM GİBİ BİR ALGI OLUŞTURULDU”
Dink cinayetinin ardından, araştırma sürecinde destek göremediklerini savunan Güler, “Cinayetten sonraki süreçte İstihbarat Daire Başkanlığı’ndan destek ve gereken sıcaklığı göremedik. Sonra da açığa alındım ve soruşturmalar geçirdim. Soruşturmanın adı ‘Dink’in öldürüleceğinin bildirilmesine rağmen hiç bir şey yapmamak’. Kamuoyunda sanki merhumun katili benmişim gibi bir algı oluşturuldu” dedi.
Duruşma Ahmet İlhan Güler’in çapraz sorgusuyla devam ediyor.
(İHA)