Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, "Çok kapsamlı reform programımız var. Türkiye’nin hikayesi orta ve uzun vadede güçlü olmaya devam edecek" dedi.
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, 2 gün sürecek olan Uludağ Ekonomi Zirvesine katıldı. Zirve’de yaptığı konuşmada "Türkiye ve dünyanın karışık bir dönemden geçtiğini ifade eden Şimşek, "Amerika’da Trump başkan olacak mı diye sorulsa herhalde kimse inanmazdı. Ama oldu. Türkiye’de darbe girişimi olacak dense herkes gülerdi. Mümkün değil derdiniz. Liste uzun ama şu bir gerçek; dünya sıkıntılı bir dönemden geçiyor. Küresel kriz sonrasında bir sürü artçı şok yaşandı. Bu sene ilk defa küresel ekonomi toparlıyor gibi. Geçen hafta Almanya’da G20 zirvesine katıldım. Nispeten daha olumlu bir perspektif var. Ama yine de 2016 zor bir yıldı. 2017’ye iyimser başlamak isteriz. Ne olacak bu Türkiye’nin hali diye sorarsanız, aslında Türkiye’nin ekonomisi sağlam. Küresel kriz herkesi etkiledi. Avrupa’daki borç krizi bizi de önemli bir ölçüde etkiledi. Çünkü Avrupa Birliği bizim önemli ticaret ortağımız. Arap baharı büyük umutlarla başlamıştı. Neredeyse buzul çağına girdik o bölgede. Büyük bir kaos ciddi jeopolitik gerginlikler var Ortadoğu’da. Bu kaoslar Türkiye’yi aşağıya çekti. Bu jeopolitik gerginlikler ve yanı başımızda devlet niteliğini kaybeden ülkeler, teröre zemin hazırladı. Ülkemizi ciddi bir şekilde etkiledi. Bunların hepsi aslında dış şoklar. Rusya ile yaşanan sıkıntı, darbe girişimi, Ortadoğu’daki ülkelerin haline rağmen Türkiye ekonomisi ayakta durmayı başardı. Küresel krize rağmen 7 milyon kişiye iş bulduk. Bu ciddi bir rakam ama yeterli değil. Türkiye’nin ekonomisi 2000’li yıllardan bu yana ortalama yüzde 6 büyüdü. Geçen sene terör ve darbe girişimi sebebiyle ekonomi ciddi şekilde yavaşladı. Ama ılımlı büyüme sınırlı da olsa devam etti yılın ilk çeyreğinde de büyüme devam ediyor gibi" dedi.
"TÜRKİYE’NİN BÜYÜMEMESİ İÇİN HİÇBİR SEBEP YOK"
Türkiye’nin büyümemesi için hiçbir sebebi olmadığını vurgulayan Şimşek, şöyle devam etti:
"Belirsizlikler azalır azalmaz Türkiye yeni bir reform hamlesiyle büyüme politikasına girebilir. Büyümemesi için hiçbir sebep yok. 2017 ve sonrası için umut var olmak lazım. Dışarıdan bakıldığı zaman Türkiye’nin algısı oldukça kötü. Ama gerçeklik o kadar değil. Gerçeklik aslında bizim arzuladığımız kadar da iyi değil. O nedenle çok kapsamlı reform programımız var. Türkiye’nin hikayesi orta ve uzun vadede güçlü olmaya devam edecek. Dünyada nüfusu 80 milyona ulaşmış kişi başına milli geliri orta üst grubunda olan kaç tane gelişmiş olan ülke gösterirsiniz? Muhtemelen 7’yi geçmez. En büyük reform, yönetimde istikrarı sağlamaktır. İleride yaşayabileceğimiz krizleri engelleyebilecek bir anayasa reformudur."
"YÜRÜTME VE YASAMA İÇ İÇE GEÇMİŞ DURUMDA"
Cumhuriyetin yüzüncü yılını doldurmadan yaşanan çok sayıda hükumet değişikliğine değinen Şimşek, "Amerika 240 yıldan fazla başkanlık sistemiyle yönetiliyor. 45. devlet başkanı yeni göreve başladı. Bizdeki parlamenter sistem yönetimde istikrarı sağlayamamış. 1923’den bu yana 65 tane hükumet gelmiş. Ortalama ömürleri 18 ay civarında. Bu sistemde bir sorunumuz var. Bu anayasa değişikliğinin en önemli faydası yönetimde istikrarı sağlamak. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yeni bir yapıya giriyor. 13 üyesi olacak. 7 üyesini meclis nitelikli çoğunlukla seçecek. Şu anda hiçbir partinin mecliste nitelikli çoğunluğu yok. Hatta iki parti bir araya gelerek nitelikli çoğunluk elde edemiyor. Üç partinin bir araya gelmesi lazım. Nitelikli çoğunluk aslında bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlamak açısından çok kritiktir. Dolayısıyla iddia edildiği gibi Türkiye’de güçler ayrımı ve yargının bağımsızlığının tehlikeye gireceği argümanı doğru bir argüman değil. Bugün herkes parlamenter sistemde yürütme ve yasamanın birbirinden tamamen ayrı olduğunu sanıyor ama öyle değil. Bugünkü sistemde mecliste çoğunluğu sağlayan parti iktidarı oluşturuyor. O iktidar meclisteki komisyonların tamamında kontrole sahip. Yürütme ve yasama iç içe geçmiş durumda. Dolayısıyla, ’bu sistem mükemmel yeni sistemde güçler ayrılığı tehlikeye giriyor’ varsayımı yanlıştır" diye konuştu.
1982 anayasasının Cumhurbaşkanına çok büyük yetkiler verdiğini hatırlatan Şimşek, "Cumhurbaşkanı inanılmaz yetkilere sahip. Örneğin Nobel ödüllü bir finansçıyı genel müdür olarak atamak istesem Cumhurbaşkanı onaylamadığı sürece atayamam. Bu tür atamaların hepsini cumhurbaşkanını onayına tabi. Bütün kararnameler cumhurbaşkanını onayına tabi. İnanılmaz yetkilerle donatılmış cumhurbaşkanı. Peki hesap veriyor mu, yargılanabilir mi? Vatana ihanet hariç hayır. Şu anda Cumhurbaşkanı ile meclisteki hükümet ayrı siyasi eylemlerden geldiğini varsayarsak, bizdeki uzlaşma kültürünü de göz önüne alırsak bu sistem krizlere gebedir. Dolayısıyla bu anayasa değişikliği Türkiye’nin önünü açacaktır" şeklinde konuştu.
"OHAL’İ KALICI BİR ÇÖZÜM OLARAK GÖRMÜYORUZ"
Türkiye hukuk devletinden uzaklaştığı eleştirilerine cevap veren Şimşek, "Türkiye’nin başına bir sürü felaket geldi. Türkiye çok ciddi travmalar yaşadı. Olağanüstü hali isteyerek getirmedik. Türkiye bütün terör örgütlerinin hedefine girdi. Yüzlerce kısmı terör eylemi ile karşı karşıya kaldık. Ondan dolayı olağanüstü hal geldi. Ama bunu kalıcı bir çözüm olarak görmüyoruz. Dolayısıyla Türkiye hukuk devletinden uzaklaşıyor diye bir algı var ve bu doğru değil" ifadelerini kullandı.
Dünyanın süper gücü gibi geçinen ülkelerin futbol takımı tutar gibi etnik ve mezhepleri tutmamaları gerektiğini söyleyen Şimşek, şöyle devam etti:
"Etnik ve mezhep ayrımı üzerinden oluşturulan Ortadoğu siyaseti yıkım getirir. Biz farklılıkları zenginlik olarak görüyoruz. Ben 6 yaşına kadar Türkçe bir kelime bilmeyen Kürt bir ailede doğmuş, anne babası okuma yazma bilmeyen bir ailenin çocuğuyum. Benim hanımım da Ankaralı. Bizim 3 tane çocuğumuz var. Biz sabah kalktığımızda bunlar Türk mü Kürt mü demiyoruz. İstanbul dünyanın nüfus açısından en büyük Kürt şehri. Siz bunu nasıl ayırırsınız. Onun için bütün sorunlarımızın çözümü kardeşlik hukukudur. Dünyada liberal demokrasi can çekişiyor. Sadece Türkiye’de değil. Çünkü korku, terör, göç ve korumacılık var. Dünya aslında ciddi bir tehlikeye girmiş durumda. Avrupa şu anda anlayış olarak birinci dünya savaşı ve Orta Çağ’a dönmüş durumda. İslamofobi konusunda bizim birlikte yaşamamız lazım. Farklılıklara saygı göstermek lazım. Bunun için liberal demokrasinin yaşatılması lazım. Ama liberal demokrasi terör tehdidi altında. Terörün olduğu yerde bir parti onu destekliyor, hendek kazmasına müsaade ediyorsa sizin yerel demokrasi maalesef sonlanıyordur."