İmtihan dünyasında, insanoğlu derin bir gaflet uykusu içindedir.

            Ama bu cehalet, delalet ve gaflet uykusunun çok ağır ve hazin bir sonucu olabileceğinin farkında değildir.

Dünya onlar için bir aldanış mekânı halindedir.

Bu Dünyanın şatafatına kapılmış ve aldanmış zavallılar yarının ölüleri olduğunun bilincinde değildirler.

***

            İnsanın doğal yapısında var olan bencillik duygusunun fren sisteminde bir arıza meydana gelmişse, fren tutmuyorsa bu insan için bir felaketin habercisi anlamındadır.

İnsana şeklen benzeyen, özde bir canavara dönüşmüş demektir.

Bu yaratıklara canavar demek de canavarlara hakaret sayılır.

            Doyumsuz, hiç bir şeyden mutlu olmayan, dünyayı versen doymayan, daha fazlasını isteyen nankör bir yaratıklar topluluğunu düşünün.

Ahlaksız, azgın, tahammülsüz, gözü dönmüş, kendini her şeyin ve herkesin üstünde gören bir toplumun fertleri helak olmaya mahkûmdurlar.

Birçok kavimlerin top yekûn helak olduklarını kutsal kitabımız Kuran’da görmekteyiz.

İnsanların azgınlıklarından dolaya birçok ayet ve hadislerle insanların içinde bulundukları yanışlardan kurtulmaları öğütlenmiştir.

Genel anlamda bu öğütleri dinleyenler var mı?

***

            Gelelim içinde bulunduğumuz toplumun yapısına.

Ben Van iline bağlı Erciş ilçesindenim.

Köyümüz merkeze on beş dakika yürüme mesafesindedir.

Dört yaşında iken annem doğum esnasında vefat etti.

Anasız büyüdüm.

İlçemizde hastane yoktu.

Doktor yoktu.

Kan kaybından hayatını kaybetti.

Bir de merkeze uzak köyleri düşünün.

Kar yağdığında altı ay köylerinden çıkamaz, kaderlerine terk edilmiş insanları düşünün.

Yol yok.

Okul yok.

Devlet hiç yok.

Devlete bir lira borcun varsa, devlet onun için on lira harcayarak o alacağını tahsil eder.

Ödeme imkânın yoksa bir çift öküzünün birini elinden alır ya da hapse atardı.

Köyümüzde okulumuz yoktu.

Yolumuz yoktu

Suyumuz yoktu.

Elektrik yoktu.

Araba yoktu.

Koskocaman ilçede beş ya da en fazla on adet araç vardı.

Benden önceki nesil okuma yazma bilmezlerdi.

Okul inşaatı devam ederken köyümüze öğretmen atandı.

Nerede okuyacağımızı bilmiyorduk.

Bir köylünün evinin bir odasını okul yaptılar.

Orada okumaya başladık.

Kalem yok.

Defter yok.

Neler neler çektik.

***

            Yıllar geçti Ankara’ya geldim.

Orta, Lise ve Üniversite eğitimimi Ankara’da tamamladım.

Akşam Lisesi öğrencisi iken, aynı zamanda boks ve güreş sporu ile de uğraşıyordum.

1968 yılında güreş esnasında köprücük kemiğim kırıldı.

Sigortam olmadığı için hiçbir hastane benimle ilgilenmedi.

Mahallede bir kırık ve çıkık işi ile ilgilenen birine giderek kolumu sardırdım.

***

            Sigortan ya da paran yoksa hastanelere gidemezsin.

Borcunu ödeyemeyen hastalar rehin tutulurdu.

İnsanlar muayene olabilmek için gece sabaha kadar sıra beklerlerdi.

Yani, Afrika ülkelerinden hiç bir farkımız yoktu.

İçler acısı bir durumdaydık.

Yine de şükrederdik halimize.

İnsan olmak için büyük çabalar harcardık.

Komşuluk ilişkilerine çok önem verirdik.

Mağdurlarla lokmanızı paylaşırdık.

Merhametli ve paylaşımcıydık.

Küçük şeylerle mutlu olmaya çalışırdık.

***

Ankara’nın Dikmen semtinde bir gecekonduda oturuyordum.

Evimde elektrik yok.

Su yok.

Televizyon yok.

Buzdolabı ve diğer elektronik hiç bir cihaz yoktu.

Küçük bir radyomuz vardı.

O şartlarda bile mutluyduk.

Devletin varlığını, ne işe yaradığını Erdoğan’dan öğrendik.

Doğu ve Güney doğunun yolları yapıldı.

Her köye okul yapıldı.

Erciş’te Lise yoktu.

Tüm il ve ilçelerimizde üniversiteler kuruldu.

Çok uzak köydeki bir hastanın imdadına uçak ambulans yetişiyor, artık…

Hiç bir vatandaş çaresiz kalmıyor.

Devlet kimsesizlerin kimsesi oldu.

Çiftçilere, kredi ve hibe destekleri verildi.

Traktör bile verildi.

Gübre ve tohum destekleri sağlandı.

Şimdilerde; tam modern bir tarım yapılmaktadır.

Memur, emekli ve diğer çalışanların ekonomik durumları iyileştirildi.

Nereden nereye geldik. Bunu göremeyenler ya kör yada nankördür.

Ülkemizi, Devletimizi biz yönetmeye başladı.

Tam bağımsız bir ülke olma doğrultusunda çok önemli adımlar attık.

Ülkemize itibar kazandırdık.

Ordumuz ve savunma sanayimiz dünyanın en önemli devletlerinin konumuna getirildi.

Şu an; tam bir sosyal devlet anlayışı içinde vatandaşlarına hizmet sunuyor.

Deprem, sel ve yangın felaketine uğrayan vatandaşların anında imdadına Devlet yetişiyor.

Şimdi evimiz var.

Yazlığımız var.

Arabamız var.

Maaşımız var.

Çocuklarımız ve torunlarımız var.

Ama doyumsuzluğumuz devam etmektedir.

Daha fazlasını istiyoruz.

Mevcutlarla yetinmiyoruz.

Azgın, acımasız, tatminsiz, nankör, isyankar bir toplum haline dönüştük.

Allah sonumuzu hayretsin.

Her gün trafikte yol verdin vermedin nedeni ile insanlar birbirlerini boğazlıyorlar.

Ölen helak oluyor.

Öldürenin de hayatı kayıyor.

O da ölmeden helak oluyor.

Yan baktın cinayetleri, omuz attın cinayetleri.

Park yeri yüzünden cinayetler.

Gasp, hırsızlık, ahlaksızlık, yalan, dolan, ihanet velhasıl dünyanın ne kadar çirkinlikleri varsa, ne yazık ki toplumumuzun bir bölümü tarafından benimsendi.

Batı, ahlaki değerlerimizi, aile birliğimizi, gelenek ve göreneklerimizi, kültürel değerlerimizi, inanç ve itikadımızı yok etmek için her türlü mecrayı kullanıyor…

Artık dizilerde, kadın programlarında, erkeğin erkekle, kadının kadınla evlenmesi, anası, bacısı ile cinsel ilişki içerisinde bulunması konuşulur, normal bir davranış modeliymiş gibi sunulmaya başlandı.

Bu bağlamda; bir gaflet, delalet hatta hıyanet belgesi olan ve medeni olmanın koşulu diye bize imzalattırılan "İstanbul Sözleşmesi"nin iptali için çok büyük mücadeleler verdik.

Şükürler olsun bu önemli yanlıştan, Cumhurbaşkanımızın güçlü iradesi sayesinden kurtulduk.

            Altı yüz yıl cihana hükmeden, ceddimizin bizlere emaneti olan ve bizleri biz eden önemli değerlerimizden, dinimizden, kültürümüzden, giyim kuşamımızdan, gelenek ve göreneklerimizden medeniyet adı altında uzaklaştırıp, batının tüm sapık anlayışlarını toplumumuza enjekte edenlerin torunları ile karşı karşıyayız.

Eşcinsellerin, Homoseksüellerin LGBT’lilerin savunuculuğuna soyunan, hatta LGBT’nin fahri şeref üyesi olan Kemal Kılıçdaroğlu aynı zamanda, vatan hainlerinin, teröristlerin, ülkemiz düşmanlarının koruyucu ve kollayıcılığı görevini de şerefle yürütmektedir.

İstanbul sözleşmesinin iptalinden hoşnut olmayan K.Mal, Sözleşmenin iptalini Anayasa mahkemesine taşıdı.

Neyse ki iptal ettirmeyi başaramadı.

Siyasi çıkarları için bu kadar büyük bir riskin altına girmek her faniye nasip olmaz. Nemrut vari bir davranış içindedir.

Bu nasıl bir hırs, nasıl bir doyumsuzluk, nasıl bir azgınlık…

Ortakları ile birlikte ülkemizi büyük bir felaketin eşiğine getirmek için çılgınca işler yapmaya çalışıyorlar, çalışacaklar...

Ancak devletimiz bu azgınlıklarını onlara pahalıya mal edecek.

Başaramayacak ve belalarını bulacaklar.

Ülkemizi zarara uğratacaklar, bir takım insanların mağduriyetlerine sebep olacaklar, sonunda Allah belalarını verecek.

***

            Bireysel helaklar, giderek toplumsal yani kavimsel helakların işaretçileridir.

Bir an önce toplumumuzu bekleyen bu felaketten kurtarmak için harekete geçmeliyiz.

Önce kendi kapımızın önünü temizlemeliyiz.

Kendi çocuklarımızı insan olarak yetiştirmeliyiz.

Mevki ve makam sahibi olabiliriz.

Çok zengin olabiliriz.

Çok ünlü olabiliriz.

Ancak yarının ölüleri olduğumuzu unutmayalım.

Ölmeden önce insan olmayı, İslam olmayı başarabilmenin mutluluğunu da yaşayalım.

Maddeye tapan, hiç bir manevi değeri olmayan bir sapık anlayış, bir sel misali önüne geleni sürükleyerek felakete götürmektedir.

Bu sapkınlık hem dünyada, hem de ülkemizde gözle görülebilecek kadar açık ve seçiktir.

Erdoğan’ın liderliğinde yürümek hem ülkemizi ve hem de Dünyamızı selamete çıkaracaktır.

Manevi duyguların, Allah korkusunun, merhametin, insan sevgisinin, paylaşımın, şükretmenin ve mevcutlarla mutlu olmanın benimsendiği bir toplumun zafere ulaşması kesindir.

            Erdoğan tüm mazlumların umudu, zalimlerin korkulu rüyasıdır.

            Yaradılanı sever, yaradandan ötürü.

Dil, din, mezhep, ırk ayrımı yapmadan tüm mazlum insanların yanında yer alan bir Dünya lideridir, O...

14 Mayıs 2023 bir milat olmalıdır.

Zulüm kaybetmelidir.

İnsanlık kazanmalıdır.

Tüm gücümüzle Erdoğan’ın yanında olmalıyız.

Erdoğan kazanırsa insanlık kazanacak.

Maneviyat kazanacak.

Emekçiler, dar gelirliler, ücretliler, memurlar, işçiler, emekliler, esnaflar, sanatkârlar velhasıl toplumun her kesimi, kısacası tam bağımsız Türkiye kazanacak.

Durmak yok.

Yola devam.

Üç aylarınız mubarek olsun.

Allah yardımcımız olsun.

Saygılarımla

İDRİS ORTAKAYA

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.