Başbakan Binali Yıldırım, FETÖ ile PKK’nın işbirliği yaptığını belirterek, “FETÖ bırakıyor, bölücü terör örgütü vardiyayı devralıyor. Bu üst aklın bir elinde FETÖ, bir elinde bölücü terör örgütü var” dedi.
Başbakan Binali Yıldırım, TRT ortak yayınında gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. 15 Temmuz’un ardından gelişen süreçte muhalefet partileri ile kurulan uzlaşma ortamının korunacağını söyleyen Yıldırım, “İstanbul’da 5 milyon, bütün Türkiye’de 10 milyon insan, aynı saatlerde herkes birbiriyle kenetlendi. Bu birlikteliği gözümüz gibi koruyacağız. ‘Bu uzlaşma kültürünü devam ettireceğiz’ dedik. Bu noktada herhangi bir tereddüdümüz yok. Her yapacağımız önemli işte, alacağımız önemli kararda muhalefet partilerimizin genel başkanlarıyla başlattığımız bu diyalogu sürdüreceğiz, konuşacağız. Her konuda anlaşmamız beklenemez. Anlaşamayacağımız konular olabilir ama uzlaşabileceklerimiz de olabilir. Uzlaşacağımız konuları en azından konuşup, görüşüp uzlaşamayacağımız konularla ilgili de detaylı bilgi aktarırız. Bu süreci buy şekilde sürdüreceğiz” şeklinde konuştu.
15 Temmuz’daki darbe girişiminin ardından TBMM’de AK Parti, CHP ve MHP’li üyelerin oluşturduğu komisyona dair bilgi veren Başbakan Yıldırım, “Biz üç parti genel başkanı olarak Cumhurbaşkanımıza ziyarete gittiğimizde darbe konuşuldu, ülkenin iç ve dış tehditleri konuşuldu. Bir de anayasada en azından bu darbeyle ilgili bazı sorunlu maddeler var. Başkaca da üç partinin anlaştığı konular varsa da bunlar belirlenecek. Birer kişiden oluşan bir çalışma grubuyla değerlendirilsin diye bir karar alındı. O karar çerçevesinde her üç parti de bir arkadaş görevlendirdi. Cuma günü çalışmaya başladılar, dün bir toplantı daha yaptılar. Orada ne esas alınacak? Üç partinin tamamen hemfikir olduğu konular var, bir de iki partinin hemfikir olduğu konular var. Bunları ikili üçlü kombinasyonlar olarak çoğaltabiliriz. Tespitlerini yapacaklar, ortak konuları bir kenara koyacaklar, tam mutabakat olmayan konuları da bir kenara koyacaklar, onu da genel başkanlara getirecekler. Genel başkanlar bir değerlendirme yapıp son şeklini verecek. Bu şekilde yapacağımız değişiklikler için referandum ihtiyacı yok, mecliste yeterince sayı olduğu için orada kabul edilince yürürlüğe girmiş olacak. Ancak bu tam anlamıyla yeni anayasa yapmak değil. Bu acil bir mini paket. Bunu yapmakla bütün partilerin öteden beri gündeminde olan sivil anayasa, darbe sonrasında değil de tamamen meclis iradesiyle yapılmış sivil anayasa hedefi ve düşüncesi ortadan kalkmış olmuyor. O biraz daha uzun bir süreçte gerçekleşecek bir konu. Önümüzdeki birkaç toplantı sonra hangi maddelerde uzlaşacakları ortaya çıkacak. Partilerin önerdiği maddeleri bir araya getirecekler, çakışanları tespit edecekler, ayrık düşenleri de müzakere edecekler” diye konuştu.
“MİLLİ SAVUNMA YENİDEN YAPILANDIRILDI"
Yıldırım Genelkurmay Başkanlığı’nın asli vazifesi olmayan işlerle uğraştığını ve bu durumun değiştirileceğini söylediği konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Genelkurmay Başkanlığı asli işinin dışında bir sürü işlerle uğraşıyor. Ruhsat temini, binaların onarımı, bakımı, lojistik işlemleri, tersane, fabrika, hastane aklınıza ne gelirse sivil hayatın bütün işleri ile uğraşmak gibi bir durumu var. Genelkurmay harekat, harbe hazırlık ve asli konularını öncelikle yapması lazım, zamanını bu konulara ayırması lazım. Yeni yapılanmada bu tip yan işleri Milli Savunma Bakanlığı’na veriyoruz. Askere kendi yapması gereken, barış zamanı alması gereken savunma önlemleri, caydırıcılık önlemleri, personelin yetkinliği, silah gibi ihtiyaçların güncellenmesi, savaş zafiyet oluşturmaması için aklınıza gelen ne varsa onlar konusunda eğitimde, donanımda dahil işlerini yapmaya devam ediyor. Bu konuda kuvvet komutanlarıyla beraber çalışacak. Kuvvet komutanları asli işlerini yine Genelkurmay Komutanlığı’yla yapacak ama diğer personel, idari işler, lojistik işlerde kuvvet komutanları Milli Savunma Bakanlığı’nın bağımlısı olarak görev yapacak. Milli Savunma Bakanlığı yeniden yapılandırıldı. Eskiden Milli Savunma Bakanlığı’nın personelini Genelkurmay veriyordu. Genelkurmay Başkanlığı’nın sivil personeli yoktu. Milli Savunma Bakanlığı, bakanlık olarak yeniden yapılandırılıyor. Burada müsteşarı var, genel müdür yardımcısı var, daire başkanlıkları var, birim başkanlıkları var. Buralarda müsteşar sivil oluyor, onun dışındakiler de sivil de olabilir, asker de olabilir. Görevin tanımına, türüne, yetkinlik ihtiyacına, elde ettiği liyakatine göre asker kişilik de olabilir, sivil de olabilir. Ancak asker sivil ilişkilerinde eşitleme oluyor. Bir daire başkanı asker, biri sivilse asker olanın bir üstünlüğü yok. Sivil ve askerler bir anlamda rütbe eşitliğine sahip oluyor. Pentagon veya NATO siteminde o var. Müsteşar orgenerali temsil ediyor. Bir daire başkanı Genelkurmay’da tuğgeneralse buradaki de sivil daire başkanına tekabül ediyor. Genel müdür tümgeneral seviyesine tekabül ediyor. Orada da hiyerarşide bir sürtüşme ortadan kalkmış oluyor. Şimdiki yapıda askerler, arkasından da siviller geliyor.”
“MİLLİ İSTİHBARAT KOORDİNASYON BAŞKANLIĞI KURULACAK"
Milli İstihbarat Teşkilatı’nın yanı sıra birçok teşkilatta da istihbarat örgütlerinin olduğunun altını çizen Yıldırım, tüm istihbarat bitimlerinin tek çatı altında birleştirileceğini kaydederek, “İstihbarat ile ilgili çalışılıyor. Malum bir yapı var. Milli İstihbarat Teşkilatı, emniyet istihbaratları, jandarmanın belirli bir istihbarat yapısı var. Türkiye’de Jandarma, Sahil Güvenlik, İçişleri Bakanlığı’na bağlandı. Emniyette var, orada emniyeti, jandarmayı bir arada tuttuğumuzda 400 bine yakın silahlı kolluk kuvveti oluştu. Bu tarafta 600 bin civarında ordu var. Diğer yandan dış istihbarat, iç istihbarat ihtiyacı, adli, takip bunlara bir çeki düzen vermek gerekiyor. Bugünün ihtiyacı iç istihbaratı tek elde toplamak, dış istihbaratı Milli İstihbarat Teşkilatı esas itibariyle devam ettirecek ama Milli İstihbarat’ın iç istihbarata da uzantısı var. Benzer şekilde iç istihbaratın dışarı ile ilgisi ver. Bu ikili yapı belki askere de sadece personel tahkikatı yapmak şartıyla bir istihbarat birimi kurulacak. Gerek askere alınacak personel için, gerekse askere alındıktan sonra terfi alacak veya görev yeri değişecek personelin incelenmesi, tahkik edilmesi, herhangi bir yanlış yapılanma var mı, örgütsel bir gelişim var mı? Genelkurmay Başkanı’nın, kuvvet komutanlarının neredeyse alıp verdiği nefes kadar yakın olan insanlar darbe yaptı. Böyle bir durumun bir daha yaşanmaması için personel tahkikatıyla sınırlı bir istihbarat birimi de asker içine kurulabilir. Bu da Milli Savunma kanalıyla olabilir. Bütün bunlar birbiriyle nasıl uyumlu çalışacak? Bunların üstüne bir Milli İstihbarat Koordinasyon Başkanlığı olacak, bir çatı örgüt olacak. Bu çatı örgüt birbirlerinin alanlarına girip rekabet etmemelerini ve zafiyet oluşmaması için böyle bir düzenlemeye ihtiyaç var. Bunun üzerinde çalışmalarda kurumların görüşleri de alındı. Yakın zamanda olgunlaşır” açıklamalarında bulundu.
“EĞER O GÜNLERDE CİDDİYETİNİ KAVRASAYDI BİZ BU KONUMA GELMEZDİK"
Yıldırım, FETÖ hakkında yapılan ikazların bugüne kadar ciddiye alınmadığını ifade ederek, “Burada bir şaşkınlık var. Bunun izahatını kimse yapamıyor. Doğrusunu isterseniz ‘asker bu konuda yetersiz, gerekli tedbirleri almadı’ demekle sorunu çözemiyoruz. Benzer sivilde de var. Bu örgütün yapılanma modelinden kaynaklanan bir şey, hiçbir şeyi son anına kadar çözemiyorsunuz, ta ki ‘tutuklandınız komutanım’ diyor. ‘Ne diyorsun 1 Nisan şakası mı bu?’ Şaka değil bunu yaşadık. Bu tabi birdenbire gelişen bir şey değil. Benim yorumum ama bu fazla özgüvenden kaynaklanıyor. Cumhurbaşkanımız 17 Aralık’tan sonra ‘Bu bir darbe girişimidir, bu bir milli güvenlik meselesidir, bu bir beka meselesidir, bu işi yolsuzluk gibi bir konuya indirgemek yanlış olur’ diye avazı çıktığı kadar bağırdı. Ne kadar insan buna kulak verdi? Eğer o günlere muhalefet partilerimiz de dahil herkes bu işin ciddiyetini kavrasaydı, aynı duruşu sergileseydi buna silahlı kuvvetlerimiz, bütün kurumlarımız dahil biz bu konuma gelmezdik. Maalesef günlük siyasetin arasında kayboldu gitti. Bizim kendi içimizden bile bu durumu herkes tam anlamıyla kavrayamadı. Bir kısmı ‘çok abartıyoruz’ diyen arkadaşlarımız da oldu. Geldiğimiz noktada durum söylenenlerden daha vahim bir tablo ile karşı karşıya kaldık” değerlendirmesinde bulundu.
“İSTİHBARATIN İÇERİDEKİ VE DIŞARIDAKİNİ AYNI ELDE TOPLAMASI İSTİHBARAT ZAFİYETİNİ OLUŞTURUR"
Yıldırım, yeni kurulacak Milli İstihbarat Koordinasyon Başkanlığı sayesinde istihbarat teşkilatları içerisindeki yanlışların ortaya çıkarılacağına değindiği konuşmasını, “Bir taraftan MİT, bir taraftan iç istihbarat; Emniyet, Jandarma hepsinin dahil olduğu birleştirilmiş bir istihbarat servisine dönüştürülmüş oluyor. Bu muhtemelen İçişleri Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyet gösterecek dolayısıyla bu yapı hepsi birlikte Cumhurbaşkanlığı’na bağlı olabilir, Başbakanlıkta kalabilir, bunu konuşacağız, en uygun model neyse onu uygulamış olacağız ama tercihim Cumhurbaşkanlığı’nda olması daha doğru istihbarat birimlerinin sağlıklı koordinasyonu bakımından. İstihbarat kuruluşları ile ilgili en önemli konu bütün şeyleri bir yerde toplamamaktır. İstihbaratın içerideki ve dışarıdakini aynı elde toplanması istihbarat zafiyetini oluşturur. Onun için böyle bir yapılanmaya gitmek lazım. İstihbaratta denetleme mekanizması, gelişmiş dünyada tartışılan konu mesela dinleme konusu. Dinleme lazım, suçu önlemek, ülkenin güvenliği için istihbarat lazımdır ama dinlemeleri yapanları kim dinleyecek. Bunlar doğru iş yapıyor mu, yoksa bunu kötüye mi kullanıyor? Bu sorunun cevabı da bir koordinasyon ve kontrol mekanizması” diye sürdürdü.
“1 TEMMUZ ÖNCESİNDE HÜKÜMLÜ OLANLAR DENETİMLİ SERBESTLİĞE TABİ OLACAK"
Yıldırım kanun hükmünde kararname ile getirilen denetimli serbestliğin tüm mahkumları kapsamadığını belirttiği açıklamasında, “Malum bu yapıyla beraber hapishanelerimizdeki kapasite kullanımı yüzde 100’ün üzerine çıktı. Yani 100 bin civarında hapishane kapasitesi var. Şu anda gözaltı, tutuklu sayısı 200 bini geçti; iki katından fazla. Bu, ‘Hapishanelerde yeterli yatak yok, kapasite yok, boşaltalım da yenilere yer açalım’ diye bir af değil. Buradaki mekanizma çok basit; diyelim ki bugünkü infaz usulüne göre suçlarının üçte ikisini çekenler, eğer tahliyelerine 1 yıl kalmışsa şartlı bırakılabiliyorlar. Bu düzenlemeyle birlikte üçte ikisi değil de suçunun yarısını çekti, kalan süresi de iki yıl ve altı, bunu bırakabiliyoruz, şartlı şekilde salıveriyoruz ama bu bütün mahkumları kapsamıyor. Kimler yararlanacak? 1 Temmuz öncesi, 15 Temmuz sonrası yok. 1 Temmuz öncesi itibarıyla hükümlü olanlar bu uygulamaya tabi olacak. 1 Temmuz’dan sonra bu geçerli değil” ifadelerini kaydetti.
“TSK’DAN AYRILMIŞ PİLOTLARIN DÖNMESİ YOLUNU AÇTIK"
Türk Silahlı Kuvvetleri’nden tasfiye edilen pilotların yerine yeni pilotların alınması sürecinde, Türk Silahlı Kuvvetleri’nden daha önce ayrılmış olan pilotlardan yararlanılacağını kaydeden Yıldırım, “265 civarında asker pilot çıkarıldı, askerlikten ihraç edildi. Tabii burada bir pilot ihtiyacı var. Bu pilot ihtiyacı da bugünden yarına halledilecek bir iş değil. Bunların birçok ağır kursları var. O kurslardan geçmeleri lazım, zaman alıyor. Bir yandan yeni pilotlar alınmaya başlanacak, yenileri gelecek ama gelinceye kadar daha önce Silahlı Kuvvetlerden ayrılmış olanların dönmesinin yolunu açtık. İsterlerse sivil hayata geçmiş olan pilotlar tekrar birliklerine dönebilecekler. Tabii dönerken de FETÖ’cüler dönmeyecek, tabiatıyla onların zulmünden dolayı bırakmış olanlar bundan yararlanacak. İkincisi de askerlikte 16 yılı tamamlayanlar, hiçbir şarta bağlı olmadan ayrılabiliyorlar. Bu, zannediyorum 18 yıla uzatıldı. Yani erken gidemeyecekler, ‘Benim işim bitti, hadi eyvallah’ diyemeyecek, yenileri gelinceye kadar iki yıl daha kalacaklar. Ancak bunların ücret durumlarında da iyileştirmeler yapılıyor. Son 14 yılda havacılıkta Türkiye adeta destanlar yazdı. Dolayısıyla askerden sivil hayata çok geçiş oldu. Şimdi orada belirleyici olan da ücret. Ücret burada da iyileşince hem gidenler gitmekten vazgeçecek hem de dışarıda olanlar da gelip tekrar çalışmaya başlayacak” dedi.
“ÖMER HALİSDEMİR GİBİ YÜREKLİ, ASLAN GİBİ DELİKANLILARA İHTİYACIMIZ VAR"
Özel Harekat Şube Müdürlüğü’ne yeni personellerin alınacağına değinen Yıldırım, “Ömer Halisdemir gibi yürekli delikanlılara ihtiyacımız var” ifadesini kullandığı konuşmasında şunları belitti:
“10 bin yeni özel harekatçı alınması için karar alındı. Bunların şartları belli ama burada asıl belirleyici şu; zor şartlara karşı dayanıklı olacak, vatan sevgisi olacak. Bize Ömer Halisdemirler lazım. Ömer Halisdemir gibi yürekli, aslan gibi delikanlılara ihtiyacımız var. Hem bölücü terör örgütüne karşı hem de buna benzer teşebbüslere karşı gözünü kırpmadan gerekirse öldürecek, gerekirse şehit olacak, ülkesini, vatanını, milletini, bayrağını seven gençler lazım. Hani, bilgisiyle, çok okumuş, çok test çözmüş adam değil, fiziğiyle, sağlığıyla her şeyiyle özel seçilmesi gereken insanlar bunlar. Kimse merak etmesin. En belirleyici şartlardan biri de hiçbir partiye üye olmamak. ‘Siyaset burada işleyecek mi’ falan diye sorular akla gelebilir. Keşke olabilse de 10 bin kişi yerine 25 bin kişi gelse de onlar arasından seçsek. Ben 10 bin kişiyi de ilk çağrıda toplayabileceklerini düşünmüyorum. Burada birkaç sefer tekrarlanması gerekecek. Bu, ‘Vatan ve millet için, ben bu terörle mücadele ederim, bunun için gözümü kırpmadan şehit olmaya varım’ diyen gençlerimiz için önemli bir imkandır. Gençlerimizin bir kez daha bu darbe girişiminde ne kadar vatanını, milletini sevdiğini gördük. Gençlere haksızlık ediliyordu. Orada, burada, internette sosyal medyada ’Memleket meseleleriyle uğraşmıyorlar’ diyenler, maalesef yanıldıklarını 15 Temmuz gecesi gördü.”
“VERİMLİLİĞİ ARTTIRACAK ŞEKİLDE KAMUNUN YAPILANMASINI ELDEN GEÇİRMEMİZ GEREKİR"
Devlet kurumlarına yapılan FETÖ operasyonlarının ardından birçok branşta personel alınacağını duyuran Yıldırım, “15 bin öğretmen alınıyor ilk etapta. Polis özel harekat alınıyor. Yeni düzenlemeden sonra yargıda yine 5 bin civarında kadro tahsisi yapıldı. Onlar da peyderpey alacaklar. Bunun dışındaki memuriyetlerde çok acil davranmamız gerekmiyor. Biz mevcutlarla da işi aksatmadan yapabiliriz. Çok adam çok iş değil. Benim felsefem, çalışma anlayışım; çok adamla çok iş yapılmıyor. Az adam daha çok iş yapıyor. Koordinasyon daha kolay oluyor. İhtiyaç olanın en asgarisinde tutmak lazım verimi artırmak için. Sayı arttığı zaman kontrol zorlaşıyor, verim düşüyor, yetki alanlarında kargaşalar oluyor. Bunu yaşıyoruz. Verimliliği artıracak şekilde yeniden kamunun yapılanmasını elden geçirmemiz gerekir” ifadelerini kullandı.
“17 ARALIK’TAN SONRA ÖRGÜTLE BAĞLANTISI OLAN, ÖRGÜTLE İŞ BİRLİĞİ İÇİNDE OLANLARIN ÜZERİNE GİDİLECEK"
Yıldırım, FETÖ mensuplarının tespit edilmesi için 17 Aralık 2014 tarihinin bir milat olacağının altını çizerek, “Bu arada herkes birbirini gammazlıyor, ‘O FETÖ’cü, bu bilmem neci, öbürü’ Birbiriyle başka karın ağrısı var, ‘Hazır fırsat da elime geçmiş, bunun defterini düreyim’ diyor. Adam acımasızca başka birini şikayet ediyor. Bunları bizim araştırmamız lazım, derinlemesine bakmamız lazım. Gerçekliği var mı, yok mu? Bunun için de alanı sınırladık. Sınırlama ne, 17 Aralık sonrası. Niye 17 Aralık, açık ve ciddi şekilde örgüt devleti tehdit etti, bir operasyona girişti. Onun için 17 Aralık, örgütün ilk defa dişlerini gösterdiği tarih. Ondan sonra örgüte bağlantısı olan, örgütle iş birliği içerisinde olan, bu işe dibine kadar batmış, bulaşmış olanların üzerine gidilecek. Bank Asya’ya o dönemde, çağrılardan sonra para yatıranlar vesaire veya yine o yapıyla içli dışlı olanlar, derneklerdeki faaliyetlerini sürdürenler, özel şifreli yazılımlar var, burada gruplar halinde yazışıp ne iş yapacakları, hangi adımı atacakları, darbe hazırlıkları vesaire bütün bunların içinde olanlar bu işten sıyrılamayacak, kurtulamayacak. 17 Aralık’tan sonra ‘Kardeşim bu gidişat gidişat değil, ben bu işin içerisinde olamam. Bunlar vatanın, milletin hayrı için iş yapmıyorlar. Bunların bir terör yapılanması içerisinde ülkenin geleceğini karartma yönünde zararlı çalışmaları var’ diye pişman olan, vazgeçen vatandaşlarımızın herhangi bir endişeye kapılmasına gerek yok. İş adamıysa işine devam etsin, memursa memuriyetine devam etsin, askerse askerliğine devam etsin, hakimse hakimliğine devam etsin, öğretmense öğretmenliğine devam etsin” şeklinde konuştu.
“ÜST AKLIN BİR ELİNDE FETÖ, BİR ELİNDE PKK VAR"
PKK ve FETÖ’nün aynı güç tarafından Türkiye’ye sorun olarak gönderildiğini söyleyen Yıldırım, “Görüyorsunuz; FETÖ bırakıyor, bölücü terör örgütü vardiyayı devralıyor. Terör örgütleri boş durmuyor. Bu üst aklın bir elinde FETÖ, bir elinde bölücü terör örgütü var. Biri oynatıyor, diğerini yedeğe alıyor, öbürünü alıyor bunu koyuyor. Bunlar işte sözde ‘Kürtlerin sorunlarını çözeceğiz’ diye yola çıkıyorlar ama Kürtleri öldürüyorlar. En büyük zulmü de Kürtlere yapıyorlar. Dolayısıyla PKK’nın, ‘Kürt sorunu’ diye bir sorunu yok. Kürtlerin, Kürt vatandaşlarımızın PKK sorunu var ama bunu da çözeceğiz. Bu terör gruplarını, Kürt vatandaşlarımızla aramızdan çıkaracağız. Ne yaparlarsa yapsınlar, biraz acı çekeceğiz ama işin sonunda bunların da defterini düreceğiz. Bundan milletimiz emin olabilir. Nasıl FETÖ’yü çökerttiysek bunları da çökerteceğiz. Konuşmalardan, istihbarat raporlarından ortaya çıkıyor. Darbeden önce de bir araya gelmişler, sonra da bir araya gelmişler. Birtakım aralarında işler de kararlaştırmışlar” açıklamalarında bulundu.
(İHA)
"Bir elinde FETö bir elinde PKK var"
"Bir elinde FETö bir elinde PKK var"
24 Saat Güncel Haber Arama Motoru | Haber Scripti | Haber Yazılımı | Hosting 24 Saat Güncel Haber Arama Motoru | Haber Scripti | Haber Yazılımı | Hosting
POLİTİKA
Başbakan Binali Yıldırım, FETÖ ile PKK’nın işbirliği yaptığını belirterek, “FETÖ bırakıyor, bölücü terör örgütü vardiyayı devralıyor. Bu üst aklın bir elinde FETÖ, bir elinde bölücü terör örgütü var” dedi. Başbakan...
Paylaş: